TARDİYE
Tardiye, Arapçadan
dilimize geçmiş kökeni Arapça olan bir sözcüktür. Divan Edebiyatı nazım şekillerinden olan
tardiye, muhammes nazım şeklinin özel bir biçimidir. Şekil ve konu bakımından
sahip olduğu özelliklerle muhammesten ayrılır. Tardiyeye "tard u rekib" de
denir. Eski mesnevilerde şairler, eserdeki tekdüzeliği ortadan kaldırmak için
olay kahramanlarının bizzat ağızlarından zaman zaman murabba, gazel gibi
manzumeler yazmışlardır. Bunlara da tardiye denilmiştir.
Tardiye Nazım Şeklinin Özellikleri
- "Mef’ûlü /mefa’îlün /faûlün" gibi aruzun belirli kalıbıyla yazılır. Muhammesten ayrıldığı birinci önemli husus budur. Muhammes aruzun her kalıbıyla yazılır oysa tardiye sadece bir kalıpla yazılır.
- Tardiyede, temel kafiyenin bentlerin yalnızca beşinci dizelerinde olması onu muhammesten ayıran diğer bir yöndür.
- Divan Edebiyatı'nın beş dizelik bentlerinden oluşan bir nazım biçimidir.
- Her bendin ilk dört dizesi kendi arasında kafiyelidir.
- Türk edebiyatında az kullanılan bir nazım şeklidir.
- Nedim, Divanı'nda Sadrazam Damat İbrahim Paşa'yı methinde 12 bentlik bir tardiye yazmıştır. Divan şiirinde şüphesiz tardiye nazım şeklinin en güzel örneklerini Şeyh Galip vermiştir. Şeyh Galip'in "Hüsn ü Aşk" eserinde dört tardiye yer alır.
Tardiye Nazım
Şekli ile İlgili Örnekler
Örnek 1
Hoş geldin eyâ berîd-i cânân
Bahşet bana bir nüvîd-i cânân
Cân ola fedâ-yı iyd-i cânân
Bî-sûd ola mı ümîd-i cânân
Yârin bize bir selâmı yok mu
Ey Hızr-ı fütâdegân söyle
Bu sırrı edip ıyân söyle
Ol sen bana tercemân söyle
Ketm etme yegân yegân söyle
Gâm defterinin tamâmı yok mu
Bu sırrı edip ıyân söyle
Ol sen bana tercemân söyle
Ketm etme yegân yegân söyle
Gâm defterinin tamâmı yok mu
Yâ Rabb ne intizârdır bu
Geçmez nice rûzgârdır bu
Hep gussa vü hârhârdır bu
Duysam ki ne şîve-kârdır bu
Vuslat gibi bir merâmı yok mu
Geçmez nice rûzgârdır bu
Hep gussa vü hârhârdır bu
Duysam ki ne şîve-kârdır bu
Vuslat gibi bir merâmı yok mu
Çıkdım ser-i dâra hem-çü Mansûr
Âvâzım ezân-ı nefha-i sûr
Gal kıldı gülûmu şâh u mansûr
Oldum sipeh-i belâya mahsûr
Ol pâdişehin peyâmı yok mu
Âvâzım ezân-ı nefha-i sûr
Gal kıldı gülûmu şâh u mansûr
Oldum sipeh-i belâya mahsûr
Ol pâdişehin peyâmı yok mu
Kâm aldı bu çarhdan gedâlar
Ferdâlara kaldı âşinalar
Durmaz mı o ahdler vefâlar
Geçmez mi bu etdiğim duâlar
Hâl-i dilin intizâmı yok mu
Ferdâlara kaldı âşinalar
Durmaz mı o ahdler vefâlar
Geçmez mi bu etdiğim duâlar
Hâl-i dilin intizâmı yok mu
Dil hayret-i gâmla lâl kaldı
Gâlib gibi bî-mecâl kaldı
Gönderdiğim arz-ı hâl kaldı
El’an bir ihtimâl kaldı
İnsâfın o yerde nâmı yok mu
Gâlib gibi bî-mecâl kaldı
Gönderdiğim arz-ı hâl kaldı
El’an bir ihtimâl kaldı
İnsâfın o yerde nâmı yok mu
Şeyh Galip
Örnek 2
Hoş geldin eyâ Hidiv-i Ekrem
Hoş geldin eyâ Hidiv-i Ekrem
Lutfunla gönüller oldu hurrem
Şâd oldu mekâriminle âlem
Her gûne meâsirin dem-â-dem
Ârâyiş-i arsa-i cihandır
…
Nedim
Örnek 3
Bir şaha esîr oldu kim dil
Her bendesi Kahramân-Kâtil
Gamzeyle sitemde la'li yek-dil
Bîgâne nigâhı kana mâil
Tîr-i gamı câna âşinâdır
Dîvân-ı kazâsı zulm-bünyâd
Lerzende-i bîm-i cânı cellâd
Her kûşede bang-i dâd u bî-dâd
Gavgâ-yı kıyâmet âh u feryâd
Mahşer mi yâhud bu Kerbelâ’dır
…
Şeyh Galip
Ayrıca bakınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme