TYT Türkçe Branş Denemesi 2

 1. I. Babası ölünce ailesine bakmak ona kalmıştı.
     II. Evimizin balkonu dağın dibine bakar.
    III. Verim elde etmek için tarladaki ürüne iyice bakmak gerekir.
    IV. Yarış pistindeki arabalara bir süre baktı.
    V. Çocuklarına bakmak için gece gündüz çalışıyordu.
 
"Bakmak" sözcüğü yukarıdaki cümlelerde kaç farklı anlamda kullanılmıştır?
 
A) 1         B) 2          C) 3          D) 4            E) 5
 
 
2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ikilemeyi oluşturan sözcüklerden hiçbiri tek başına kullanılamaz?
 
A) Bunlar ıvır zıvır şeylerdir, der dururdu.
B) Birbirlerine düşman gözüyle bakan komşularımız bu ara sıkı fıkı olmuşlar.
C) Ufak tefek tahriklere kapılmadan yolculuğa devam ediyorlardı.
D) İnsan, yırtık pırtık elbise giyebilir; önemli olan insanın karakterinin düzgün olmasıdır.
E) Fırtınadan yol mol gözükmüyordu.
 
 
3. Birinin beceriksizliğini şaka yoluyla anlatmak için "acemi çaylak" deyimi; bir iş üzerinde boşuna gayret sarf etmek, boşuna zaman harcamak için "akıntıya kürek çekmek" deyimi; iş oluncaya kadar her zahmeti göze almak için "akla karayı seçmek" deyimi; işlerin karmakarışık olması, içinden çıkılmaz bir hal alması için "Arap saçına dönmek" deyimi; çok cömert davranmak için de "ayranı kabarmak" deyimi kullanılır.
 
Yukarıdaki metinde geçen deyimlerden hangisinin anlamı yanlış verilmiştir?
 
A) Acemi çaylak                   
B) Akıntıya kürek çekmek
C) Akla karayı seçmek          
D) Arap saçına dönmek
E) Ayranı kabarmak
 
 
4. Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, 
    Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu 
    Bu derde düşmeden önce.
    Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu 
    Bu derde düşmeden önce.
 
"Bilmek" sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde yukarıdaki  anlamıyla kullanılmıştır?

A) Kimin toplantıya katılacağını bilmiyorum, dedi.
B) Olay hakkında hiçbir şey bilmediği halde konuşanlara kızmıştı.
C) Bilmiyorum ne haldeyim, gidiyorum gündüz gece.
D) Son toplantıda alınan bütün kararları biliyordu.
E) Soruyu sadece en arkada oturan öğrenci bildi.
 
 
5. Aşağıdaki cümlelerden hangisi duru bir cümledir?
 
A) İki oyuncudan en uzunu sakatlanmıştı.
B) Biz, onlara iki günde bir günaşırı giderdik.
C) Seninle bu yüzden dolayı konuşmak istemiyorum.
D) Bu konudaki iftiralar tamamen uydurmadır.
E) Hava kirliliğinin nedenlerinden biri de yeşil alanların azlığıdır. 
 

6. Aşağıdaki neden-sonuç cümlelerin hangisinde iki neden bir sonuç yer almaktadır?
 
A) Yolların kapanması, hastalıkların baş göstermesi okulları kapattırdı.
B) Babasını ve annesini görmek için tez zamanda yola çıktı.     
C) Arkadaşını görmek ve ona yardım etmek için sana izin verebilirim.
D) Çalışmak için gurbeti mesken edindi.
E) Sen gittin gideli bizim eller sessiz, bizim eller ıssız.
 
 
7. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "doğrudan anlatım" söz konusu değildir?
 
A) Mustafa: "Çalışmazsanız başarılı olamazsınız." dedi.
B) Necip Fazıl Kısakürek: "Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur." der.
C) Ali, herkese eve gitmeleri gerektiğini söyledi.
D) Tolstoy: "En güçlü iki savaşçı, sabır ve zamandır." der.
E) Voltaire: "Her insan, yapmadığı tüm iyiliklerden suçludur." diyor.
 

8. O, sanatında olduğu gibi kendi toprağında yetişen bitkilere başka mecralardan su taşımaya da karşıydı.
 
Aşağıdakilerden hangisi yukarıdaki cümlede anlatılmak istenene anlamca en yakındır?
 
A) Sanatında en çok kalıcı olmayı hedeflemektedir.
B) Başkasını taklit etmeye karşı olduğu için eserlerini titizlikle oluşturur.
C) O, sanatında başka kişileri taklit etmekten uzak durur.
D) Başka mecralardan su taşımaya karşı çıktığı için oldukça okunan bir sanatçıdır.
E) Milli değerleri işlemeyi her şeyin üzerinde görür.
 
 
9. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "ünlü türemesi" yoktur?
 
A) Küçücük sokaktan arabalar zar zor ilerliyordu.
B) Onu gencecik yaşında kaybetmenin acısını yaşadık.
C) Biricik kardeşime güzel duygularla veda ettim.
D) Azıcık düşündükten sonra doğru cevabı bulabildi.
E) İstanbul'un daracık sokaklarından arabalar zar zor ilerliyordu.
 
 
10. Bazı sözcükler türediklerinde bu sözcüklerde ünlü düşmesi (hece düşmesi) meydana gelir.
 
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bunun örneği yoktur?
 
A) Eğer bir nehrin kenarında yeteri kadar uzun süre kalmayı başarırsan düşmanlarının cesetlerinin geçtiğini mutlaka görürsün.
B) Bazen ayrılık canınızı o kadar acıtır ki hiçbir zaman yüreğinizde yok olmaz.
C) Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar.
D) Ev hayatında oldukça savruk biriydi.
E) Maçın sonlarına doğru gözler maçın hakemine çevrildi.
 
 
11. Yöneticilik hayatımda üç şeyden ödün vermedim ( ) adalet ( ) aidiyet ( ) motivasyon ( )
 
Yukarıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere sırasıyla hangi noktalama işaretleri getirilmelidir?

A) (:) (,) (,) (…)            
B) (:) (,) (,) (.)        
C) (:) (;) (,) (.)      
D) (:) (,) (;) (.)             
E) (;) (,) (,) (…)
 
 
12. 2 ( ) sınıf öğrencileri saat 14 ( ) 15 ( ) başlayacak maçı izleyemeyecek ( )
 
Yukarıdaki cümlede boş bırakılan yerlere sırasıyla hangi noktalama işaretleri getirilmelidir?
 
A) (.) (.) (') (.)                  
B) (,) (.) (') (.)         
C) (.) (:) (') (.)        
D) (,) (:) (') (.)                  
E) (-) (:) (') (.) 
 
 
13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yoktur?
 
A) Giden sizin için çok değerli de olsa kapıyı örtün ki içeride kalanlar üşümesin. 
B) Meğer susmak; insanın içiyle konuşmasıymış, geç farkettim.
C) Sen sevdiğin için sakın utanma, bil ki utanması gereken; sevildiğini bildiği halde sevmesini bilmiyendir. 
D) İnsanlarla yüzyüze konuşarak her sorunu halledebilirsin ama bazı insanlar gelir önüne, hangi yüzüne konuşacağını bilemezsin.
E) Kimseyi küçümseyecek kadar büyük değilsin çünkü gün gelir; küçümsediğin herşey için önemsediğin bir bedel ödersin.
 
 
14. Natüralizm, realizme bir tepki olarak doğmamış aksine realizmin daha da gelişmiş bir şeklidir. (I) Natüralizme göre toplum büyük bir laboratuar, insan ise deney konusu olan kişidir. (II) İnsanların duygu, düşünce ve eylemlerinde sosyal çevre kadar soyaçekim de önemlidir. (III)  Natüralizmde sokak edebiyatta yansıtılmıştır. (IV) Natüralistlere göre, insandaki duygu ve düşünceler ruhun değil, bedenin bir işlevidir. (V)
 
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazım yanlışı vardır?

A) II ve IV           
B) I ve IV              
C)
II ve III              
D) I ve II
E) IV ve V
 

15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "zarf-fiil (ulaç)" yoktur?
 
A) Atalarımız sora sora Bağdat bulunur, demişler.
B) Sen gideli bizim eller hep ıssız.
C) Ona tam da gözlerinin içine bakarak konuşuyordu.
D) Çocuk evinden çıktığı gibi koşa koşa yanıma geldi.
E) Ali giderek sanki daha çok zayıflamaktadır.
 
 
16. Aşağıdaki cümlede geçen altı çizili sözcüklerden hangisi hem haber kipi hem dilek-şart kipi hem de I. tekil şahıs eki almıştır.
 
A) Yazacaksam yıllarımı sayfalara kan sıçrar.
B) Gönlümdeki bu sevdadan vazgeçmiş leylak.
C) Bakmıştım bir bahçenin Şeyda ve bülbülüne.
D) Gideceksek oraya artık vakit geçirmeyelim.
E) Yürüyordum ağlıyordu ırmaklar.
 
 
17. Anılarda kişisel bakış açısı yani öznellik söz konusu olduğundan anılara tarihi belgeler olarak bakılamaz. Anılar kaleme alınırken duygusallıktan ve abartılı anlatımdan (I) kaçınılmalı gerçekçi bir yaklaşım (II) sergilenmelidir. Kişisel yargı (III) ve yorumlar ölçülü olmalıdır. Anı türü tarihçiler için de önemli bir kaynaktır. (IV) Özellikle devlet okullarında (V) mesleki hayatında başarıya ulaşmış ve tanınmış kişiler anılarını kaleme almışlardır.
 
Yukarıdaki numaralanmış yerlerden hangisi sıfat tamlaması değildir?

A) I        B) II       C) III      D) IV       E) V
 
 
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcükler sıfat görevinde değildir?
 
A) Bizi sıcak mı sıcak karşılamışlardı orada.
B) Kısa kısa öyküler okurum her akşam.
C) Uzun uzun kavaklar etrafa başka bir güzellik katmıştı.
D) Güzel mi güzel bir hediye almıştı arkadaşına.
E) Onun en çok kara kara kaşları dikkat çekiyordu.
 

19. İsim, isim tamlamaları, sıfat tamlamaları, adlaşmış sıfat, zamir, ikilemeler, bağlaç öbeği, isim-fiil ve sıfat-fiiller özne görevini üstlenebilir.
 
Buna göre aşağıdakilerden hangisinde özne bir belirtili isim tamlamasından oluşmuştur?
 
A) Yılların yorgunluğu ile sahneye çıkmıştı o akşam.
B) Akşam geç saatlerde arkadaşının kalemini ona ulaştırdı.
C) Baharın gelişini arkadaşlarıyla kutluyordu.
D) Dil yarası belki de yaraların en derinidir.
E) Yağmurun sesi bir anda kesildi.
 

20. Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum. (I)
      Bu dağların eskiden aşinasıdır soyum. (II)
      Bekçileri gibiyiz ebanced buraların, (III)
      Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların (IV)
      Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi (V)
      Her gün aynı pınardan doldurup testimizi (VI)
      Kırlara açılırız çıngıraklarımızla. (VII)
      Bu dağların eskiden aşinasıdır soyum. (II)
      Bekçileri gibiyiz ebanced buraların, (III)
      Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların (IV)
      Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi (V)
      Her gün aynı pınardan doldurup testimizi (VI)
      Kırlara açılırız çıngıraklarımızla. (VII)
 
Yukarıdaki dizelerle ilgili verilen aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?
 
A) I. dize girişik bileşik, olumsuz, kurallı bir ad cümlesidir.
B) II. dize bileşik, olumlu, devrik bir ad cümlesidir.
C) III. dize basit, olumlu, devrik bir ad cümlesidir.
D) V. dize girişik bileşik, yapıca olumsuz, devrik bir isim cümlesidir.
E) VII. dize basit, olumlu, devrik bir eylem cümlesidir.
 

21. Eskiden köylerde yaşayanlar için at çok önemli bir hayvandı. At, o zamanlar ulaşım için olmazsa olmaz bir görevi yerine getirirdi. Herkes güzel bir atının olmasını çok isterdi. İşte babamın da bir atı vardı. Aslında at da ona denilirdi. İrice ve haşin tabiatlıydı. Güneşli havada o açık kahverengi tüyleri altın sarısını andırıyordu. O altınımsı, parlak, mis görünümlü tüylere kardeşim dokunmadan edemiyordu. Bakışlarında kendine olan güvenini hissettiriyordu. Çocukluk yıllarımda birçok anıma da şahit olmuştu o güzel, ferhunde, vefalı, heybetli atımız.
 
Bu parçanın anlatımında aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangisi ağır basmaktadır?
 
A) Öyküleyici Anlatım (Öyküleme)
B) Betimleyici Anlatım (Betimleme)
C) Açıklayıcı Anlatım
D) Düşsel (Fantastik) Anlatım
E) Öğretici Anlatım
 
 
22. Ben sana mecburum bilemezsin 
      Adını mıh gibi aklımda tutuyorum 
      Büyüdükçe büyüyor gözlerin 
      Ben sana mecburum bilemezsin 
      İçimi seninle ısıtıyorum.
      Adını mıh gibi aklımda tutuyorum 
      Büyüdükçe büyüyor gözlerin 
      Ben sana mecburum bilemezsin 
      İçimi seninle ısıtıyorum.
 
Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?
 
A) Karşılaştırma      
B) Örneklendirme       
C) Tanık Gösterme      
D) Tanımlama     
E) Benzetme
 
 
23. Türkiye'de üniversite ve öğrenci sayısı hızla artmaktadır. Yükseköğretimde halen yaklaşık 5.5 milyon öğrenci eğitim görmektedir. 1982'de üniversite sayısı sadece 27'ydi. Bugün ise bu sayı 174'e ulaşmıştır. Öğrenci ve üniversite sayısı hızla arttı ancak nitelikli eğitim hala bir tartışma konusudur. Üniversitelerde niteliğin en önemli ölçütlerinden biri üniversitelerin akademik performansları ve bilimsel yayınlarıdır. Üniversitelerin bilimsel yayın üretimi son yıllarda arttı. 2001 yılında Türkiye kaynaklı yayınların dünya içindeki payı yüzde 0.84'ken, bu sayı 2012'de yüzde 1.82 oldu. Araştırmalara ayrılan kaynakta da gözle görülür iyileşmeler var. Bu artışa karşın Türkiye dünya sıralamasında halen çok gerilerde. YÖK'ün  "Türkiye Yükseköğretimi İçin Bir Yol Haritası" başlıklı raporuna göre, Türkiye, dünya akademik yayın sıralamasında 30 ülke arasında 20. sırada. Birinci sırada ABD var. 
Yukarıdaki paragrafta aşağıdaki düşünceyi geliştirme yollarından hangisi ağır basmaktadır?
 
A) Tanımlama
B) Sayısal Verilerden Yararlanma
C) Tanık Gösterme
D) Benzetme
E) Karşılaştırma
 
 
24. PAROL 500 MG 20 TABLET
 
Kontrendikasyonları: Parasetamole karşı aşırı duyarlılık ve karaciğer hastalıkları olan kişilerde kontrendikedir. Uyarılar/Önlemler: Anemili veya kardiyak, pulmoner, renal ya da hepatik hastalıkları olan kişilerde doktor kontrolü olmadan kullanılmamalıdır. Analjezik ilaçlar doktora danışılmadan uzun süre kullanılmamalıdır. Karaciğeri etkileyen diğer ilaçlar ile tedavi edilen hastalarda doktor önerisi ile kullanılmalıdır. 5 günden uzun süren ağrılarda, ateşi 39,5 °C'den fazla olanlarda, 3 günden daha uzun süren ateşte ve tekrarlayan ateş vakalarında doktor tavsiyesi olmadan kullanılmamalıdır.
 
Bu parçanın anlatımında aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangisi ağır basmaktadır?
 
A) Emredici Anlatım
B) Öğretici Anlatım
C) Öyküleyici Anlatım (Öyküleme)
D) Tartışmacı Anlatım
E) Düşsel (Fantastik) Anlatım
 
 
25. Doğu Anadolu Bölgesindeki ilk görev yerim olan Ağrı iline gittiğimde ilk karşılaştığım insanların yüzündeki o samimi ifade beni çok etkilemişti. (I) Daha önce sahip olduğum bütün ön yargıları bu içtenlik bir anda yok etmişti. (II) Hayatım boyunca böyle samimi ve paylaşımcı ruha sahip insanlarla hiç karşılaşmamıştım. (III) İnsanlarla her şeyini paylaşan kişiler toplumun her döneminde takdir görmüştür. (IV) Her geçen gün daha çok yüreğimde yer edinmeye başlayan bu halktan artık bir an bile ayrılmak istemiyordum. (V)
 
Yukarıdaki paragrafta düşüncenin akışını bozan cümle hangi seçenekte doğru olarak verilmiştir?
 
A) I            B) II           C) III          D) IV          E) V
 
 
26. Eserleri tamamen onun imzasını taşır. Eserlerinde kullandığı ilginç imgeler, alışılmamış bağdaştırmalar ve kurduğu sıra dışı tamlamalar ile dikkatleri üzerine çekmesini başarır. Bütün gayreti sanata zirveyi yakalamak olsa da amacı, içerik ve üslupta kendisi olarak kalmayı başarmaktı. Kısacası o, kendi toprağında yetişen bitkilere başka mecralardan su taşımaya karşıydı.
 
Bu parçada sözü edilen kişinin en önemli özelliği aşağıdakilerden hangisidir?
 
A) Eserlerinde içerikle üslubu bütünleştirmeyi hedeflemektedir.
B) Anlatımında yani üslubunda özgün olmaya çalışmaktadır.
C) Gözünü zirveye dikmiş dolayısıyla eserlerinde oldukça ilginç konular anlatma peşindedir.
D) Dil ve anlatımında usta sanatçıların izinden yürümektedir.
E) "Millilik" kavramını eserlerinde öncelemektedir.
 
 
27. Milletleri ayakta tutan milletlerin dil ve kültürüdür. Diline sahip çıkmayan onu yozlaştırmadan kurtarmayan hiçbir toplum yarına güvenle adım atamaz. Tarihte bağımsızlığı kaybedip yeniden tarih sahnesine çıkan birçok millet vardır ama dilini ve kültürünü kaybedip sonradan ortaya çıkan bir milleti tarih kayıt düşmemiştir. Bence düşmeyecektir de. Öyleyse yapmamız gereken bizi ayakta tutan dil ve kültürümüzden ödün vermemek, sonuna kadar dilimizi ve kültürümüzü yaşatmaktır.
 
Bu parçada anlatılanlar aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir? 
 
A) Dilini ve kültürünü kaybedip yeniden tarih sahnesine çıkan milletler var mıdır?
B) Dilimizi korumak adına yapılması gerekenler nelerdir?
C) Dil ve kültür bir milleti ayakta tutan unsurlarsa neden bunları korumak için yeterince önlem almıyoruz?
D) Milletleri ayakta tutan en önemli unsurlar nelerdir?
E) Dilimizi yozlaştırmadan kurtarmak için öncelikle yapılması gerekenler nelerdir?
 
 
28. (I) Eskiden paylaşmak denildiği zaman herkesin aklına gelen ilk şey kuşkusuz "ekmek" olurdu. (II)  Eskiden bir kişi için en önemli ölçüt de bu paylaşım duygusuydu. (III)  Komşunuz kendisini aç bırakır ve rahatlıkla sizinle ekmeğini paylaşırdı. (IV) Günümüz insanı "paylaşmak" kelimesine çok farklı bir anlam yüklemiştir. (V) İnsanlar artık ekmeklerini değil yedikleri ekmeklerin fotoğrafını paylaşıyor. (VI)  Bu da günümüz insanının paylaşmak duygusunun özünü kaçırdığını gösteren önemli bir ölçüttür.
 
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar? 
 
A) II          B) III          C) IV          D) V          E) VI
 
 
29. Ailemizden sonra en yakın sosyal çevremizi komşularımız meydana getirir. İyi veya kötü günlerimizde bizim en yakın kişilerimizdir. Darlık zamanında yardımlaşma, birbirinin hâlinden etkilenme, hatta komşunun mülkünü satın almada öncelik hakkına sahip olma komşulukla ilgili bir dizi hak ve sorumlulukların kaynağını teşkil etmiştir. Kur'ân-ı Kerim'de komşu ilişkisinden söyle söz edilir. "Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya iyilik edin, denilir. Hz. Peygamber: "Cebrail (a.s) durmadan bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye ederdi. Bu sıkı tavsiyeden, komşuyu komşuya mirasçı kılacağını zannettim." der. Peki biz komşumuzun değerini biliyor muyuz, yasını tutabiliyor muyuz, sevinçli anında yüreğimiz hopluyor mu? Bence hayır çünkü komşumuz bugün bizde çok uzaktadır.

Yukarıdaki parçada yazar asıl olarak aşağıdakilerden hangisinden yakınmaktadır?
 
A) Komşu olan kişilerin birbirlerine sık sık uğramamaları.
B) İnsanların yardımlaşma duygularının gittikçe körelmesi.
C) Ana, baba ve yolcu hakkının tam olarak bilinmemesi.
D) Komşuların sürekli olarak birbirlerini çekiştirmelerinin önüne bir türlü geçilememesi.
E) Komşuluk ilişkilerinin olması gereken düzeyde olmaması.
 
 
30. Aşağıdakilerden hangisi paragrafın giriş cümlesi olmaya uygundur?
 
A) En iyisi bu adamın söylediklerine çok fazla kulak asmamaktır.
B) Her iş önce düşüncede ortaya çıkar bu işte olduğu gibi.
C) Birçok insan bu konuda kendini sorumlu görmek istememektedir.
D) Yunus Emre'nin eserlerinde Allah inancı ile insan sevgisi en çok işlenen konulardır.
E) Sanatında böyle yetkin kişileri örnek alırsak daha çok üreteceğiz.
 
 
31. Bir çalışmada devamlılık olmazsa başarı asla gelmez. Hatta yavaş yavaş mevcut pozisyon da kaybedilir. Bu anlamda Ünlü kemancı Hifetz şöyle der: "Bir gün çalışmazsam ben farkına varırım; iki gün çalışmazsam karım fark eder; bir hafta çalışmazsam dinleyicilerim; bir yıl çalışmazsam o zaman belki eleştirmenler bile anlar! Daha iyi olmaya çalışmayan iyi olarak da kalamaz. Günün birinde artık farklı biri olur."
 
Bu paragrafın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?
 
A) Çalışmak için en önemli şey uygun bir ortam bulmaktır.
B) Kişinin kendisinin az çalıştığını fark etmesi kişiyi geliştirir.
C) Çalışmalarda başarıya adım adım ulaşılır.
D) Her başarı, planlı bir çalışmanın sonunda ortaya çıkar.
E) Çalışmasını sürekli ilerletmeyen kişiler herkesçe fark edilir. Bu kişiler zamanla mevcudu bile koruyamaz duruma gelir.
 
 
32. Edison, bir gün dinamo makinesini icat eden William Wallace'nin araştırma merkezine iş ziyaretinde bulunur. Bu araştırma merkezinde elektrik ampulünü görür ve ondan çok etkilenir. Elektrikle çalışan ampul icat etme fikri burada aklına gelir. Bunun için pek çok eşya ve madde üzerinde elektrikle ilgili çalışmalar yapmaya başlar. Kurduğu kırk kişilik bir ekiple çalışmalarını gece gündüz devam ettirir. Ne var ki bu araştırmalarından bir türlü bir sonuç alamaz. Bu durumdan oldukça sıkılan Edison'un arkadaşları da sıkılır, çalışmayı sonlandırmayı teklif ederler.  Ancak Edison her şeye rağmen çalışmaya devam etmek ister. O güne dek iki binden fazla madde üzerinde çalışmış ve hepsinde başarısız olmuştu. Bir gün ofisinde oldukça dalgın bir şekilde otururken aklına gelen bir fikri uygulayarak amacına ulaştı.
 
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
 
A) Başarıya giden yolda yalnız kalmamak için herkesin fikrini önemsemeliyiz.
B) Bin ölçüp bir biçmeliyiz. Titizlikle yapılan işlerde başarı bir adım daha yakındır.
C) Bir sürçen atın başı kesilmez.
D) Azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz.
E) Çanağa ne doğrarsan kaşığına o çıkar.
 
 
33. Ağustosböceği bütün yaz saz çalmış, türkü söylemiş. Karakış birden bastırınca şafak atmış zavallıda. Bir şey bulamaz olmuş yiyecek. Koca ormanda ne bir kurtçuk, ne de bir sinek varmış. Gitmiş komşusu karıncaya: —Aman kardeş, demiş, hâlim fena, bir şeycikler ver de kışı geçireyim. Yaz gelince öderim hem de faizi maiziyle. Ağustosu geçirmem bile. Ödemezsem böcek demeyin bana. Karınca iyidir hoştur ama eli sıkıdır: Can verir, mal vermez. —Sormak ayıp olmasın ama, demiş; Bütün yaz ne yaptınız? —Ne mi yaptım? demiş ağustosböceği gece gündüz türkü söyledim. Fena mı ettim sizce? —Yoo, demiş karınca, ne mutlu size ama hep türkü söylemek olmaz. Kışın da oynayın biraz.
 
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
 
A) Ayağa değmedik taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz.
B) Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur.
C) Cefa çekmeyen sefanın kadrini bilmez.
D) Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer.
E) Yumurtasına hor bakan civcivini cılk eder.


34. Köy seyirlik oyunlarının tarihi çok eski olup  bu oyunlar sözlü geleneğe dayanır. Orta oyunu ve Karagöz'e göre tarihi çok daha eskidir. İslamiyet'ten Önceki Türk Edebiyatı’nda şölen, sığır ve yuğ törenlerinde ortaya çıkmış sonraki zamanlarda İslami unsurlarla birleştirilerek sunulmuştur. Köy seyirlik oyunlarında daha çok kız kaçırmalar, eşlerin geçimsizliği, kaynana-gelin ilişkisi gibi konular işlenir. Köy seyirlik oyunlarının toplumsal ve dinsel işlevleri sanatsal işlevlerinin önünde yer alır. Şiir, müzik, dans bu oyunda iç içedir. Köy seyirlik oyunlarında diğer bazı oyunlarda olduğu gibi seyirciye yalan söylenmez, her şey apaçıktır.
 
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
 
A) Köy seyirlik oyunlarında oyuncular köyün gençleri ve orta yaşlılarından oluşur.
B) Köy seyirlik oyunlarının tarihi sözlü geleneğe dayanır.
C) Köy seyirlik oyunlarında sanatsal işlev dinsel ve toplumsal işlevin gerisinde kalır.
D) Bu oyunlarda şiir, dans ve müzik iç içe geçer.
E) Bu oyunlarda seyirciyle dürüst ve açık bir iletişim kurulur.
 
 
35. Aynı konunun farklı farklı işlenişi üslup kavramıyla ilgilidir. Üslup, kişinin kendisine aittir. Her sanatçının farklı bir üslubu vardır. Hatta Buffon: "Üslup yazarın ta kendisidir." der. Üslubu; bir insanın parmak izi, imzası olarak tarif etmek de yanlış olmaz. Dünya edebiyatında Tolstoy ve Flaubert üslup meraklısı kişiler olarak bilinir. Kısacası üslup; "Sanatçı, konuyu nasıl işliyor?"  sorusunun cevabıdır.
 
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
 
A) Üslup kişinin nevi şahsına münhasırdır.
B) Her sanatçının üslubu farklıdır.
C) Üslup, eserlerde genellikle içerikten daha fazla önemsenir.
D) Üslup, konunun anlatılış biçimidir.
E) Tolstoy ve Flaubert dünya edebiyatında üslup meraklısı kişiler olarak öne çıkarlar.
 
 
36. Yazar; bu son eserinde içeriği zengin tutmasına karşılık anlatımda tekdüzelikten kurtulamamıştır. Eserlerinin can alıcı noktalarında cümleleri gereğinden uzun tutmuştur. Dahası yer yer olayların akışını keserek dinleyicilere öğüt vermeye çalışması yazarın sürükleyici anlatımına gölge düşürmüştür. İmge konusunda da özgünlükten oldukça uzaktır. Genç şairin şiirlerinde kullandığı imgeler, ünlü şairlerin imgelerinin taklidi olmaktan öteye gidememiştir.
 
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
 
A) Yazar, eserinde oldukça basit bir anlatımı tercih etmiştir.
B) Eserin bazı yerlerinde olaya müdahale ederek doğrudan dinleyicilere öğüt vermeye çalışmıştır.
C) Yapıtlarının en önemli yerinde oldukça uzun tümceler kullanmıştır.
D) Yapıtının içeriği oldukça doyurucudur.
E) İmgeleri oldukça kuşatıcı ve özgündür.
 
 
37. Sembolizmde dış dünya olduğu gibi değil; hissedildiği, algılandığı, duyulduğu gibi yansıtılır. Sembolistler, duyguların dış dünyayı olduğu gibi değil, onu değiştirerek bize ulaştırabileceğini düşünmüşlerdir. Dolayısıyla şiirin gerçeği değil, gerçeğin bizde bıraktığı etkiyi anlatması gerektiğini savunmuşlardır. Yine şiiri sessiz bir şarkı olarak tanımlayıp şiirde musikiyi ön plana çıkarmışlardır. Sembolizmde musiki değeri olmayan sözcükler kullanılmaz. Sembolistler, müziği, özle biçim arasında uyumu sağlayan bir unsur olarak görmüşlerdir.
 
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
 
A) Musiki bir nitelik arz etmeyen kelimeler sembolizmde kullanılmamıştır.
B) Öz ve biçimin uyumunda Sembolist yazarlar tam bir birliktelik sergileyememişlerdir.
C) Sembolizmde gerçeğin bizde bıraktığı etki önemlidir.
D) Sembolistler, şiiri sessiz bir şarkı olarak tanımlama yoluna gitmişlerdir.
E) Dış âlem, sembolizmde hissedildiği, algılandığı ve duyulduğu şekilde yansıtılır.
 
 
38. Anı da günlük de kişilerin başından geçen gerçek yaşantının ürünleridir. Anı yaşandıktan sonra günlük ise adından anlaşıldığı üzere günü gününe yani yaşanırken kaleme alınan bir türdür. Dolayısıyla anı geçmişle ilgiliyken; günlük, içinde yaşanılan zamanla ilgilidir. Anılar, öznel nitelikler içerse de daha somut ve nesnel özellikler taşır. Bu bakımdan anı yazarları daha sorumlu davranmak zorundadır. Günlükte ise öznellik daha fazla ön plana çıkar. Önemli bir fark da günlük (günce) türünün anı (hatıra) türüne göre daha kısa olmasıdır. 
 
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
 
A) Anı da  günlük de gerçek yaşantının ürünleridir.
B) Anı türü günlük türüne nispeten daha uzundur.
C) Anı ve günlük türünde yaşanılanlar farklı zamanlarda kaleme alınır.
D) Anı ve günlük türleri sanal âlem esas alınarak yazılır.
E) Anı, günlük türüne göre daha somut özellikler içerir.
 

39. Bayındır Han, her yıl düzenlediği şölenin birisinde gelecek olan konukların üç farklı çadırda ağırlanması emrini verir. Bu çadırlar; ak, kızıl ve kara çadırlardır. Oğlu olanlara ak, kız çocuğu olanlara kızıl; hiç çocuğu olmayanlara da kara çadırı hazırlarlar. Dirse Han'ın çocuğu yoktur. Buraya gelip yapılanları görünce onları hoş karşılamaz. Öğüt alır ve insanlara yardım edip onların hayır duasını alır. Böylece çok fazla arzuladığı sağlıklı bir erkek evlada kavuşur. Oğlu zamanla büyür. Bayındır Han'ın boğasıyla güreşip onu yener ve büyük bir şan kazanır. 40 fesat kişi bunu kıskanır ve Boğaç Han'a tuzak düzenler fakat büyük bir olağanüstülük gösteren Boğaç Han bunları yener ve Oğuz ülkesine barışı getirir.
 
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
 
A) Bayındır Han'ın düzenlediği şölenlerde Oğuzlar birbirlerinden fikirler edinmeye çalışır.
B) Şölen her yıl tekrar etmektedir.
C) Kişiler, sahip oldukları çocukların cinsiyetlerine göre hizmete layık görülmüşlerdir.
D) Dirse Han, insanlara yardımda bulunup onların hayır duasını almaya çalışmıştır.
E) Boğaç Han, Oğuz ülkesine barışı getiren kişidir.


40. Sanatçı doğal nesnelerle resme farklı anlamlar katabilir veya nesneyi anlamlı kılabilir. Fakat gerçek nesnede nesne, sadece yansıttığı nesnedir. Farklı anlamlar taşımaz. Sanatçı, yapıta kendi duygularını katar. Birçokları, gerçeklikte görmekten hoşlandıkları şeyleri tablolarda görmek ister. Elbette çok doğal bir tercihtir bu. Doğanın güzelliği hepimizin hoşuna gider ve bunu yapıtlarında koruyan, dolayısıyla bizim beğenimizden yakınmayan sanatçılara sevecenlik duyarız. Büyük Flemenk ressamı Rubens, küçük oğlunun resmini yaparken oğlunun güzelliğiyle övünç duyuyordu ve ona bizim de hayran kalmamızı istiyordu. Ama hoşa giden ve etkileyici konulara duyulan bu eğilim, eğer bizi, daha az çekici konulara yadsımaya sürüklerse bu durum gerçekten önümüzü kapatabilir.
 
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
 
A) Sanatçı nesnelere kendi cephesinden bakarak nesneye yorum getirebilir.
B) Birçok kişinin gerçek anlamda hoşlandığı şeyleri tablolarda görmek istemesi oldukça doğaldır.
C) Doğayı yapıtlarında koruyan ve bizim beğenimizden yakınmayan sanatçıların sayısı son yıllarda oldukça fazladır.
D) İnsanlar genellikle doğanın güzelliğinden etkilenirler.
E) Doğayı yapıtlarında koruyan sanatçılara sevgiyle yaklaşırız.



CEVAP ANAHTARI: 1-D 2-A 3-E 4-C 5-E 6-A 7-C 8-C 9-A 10-A 11-B 12-A 13-A 14-C 15-E 16-A 17-E 18-A 19-A 20-B 21-B 22-E 23-B 24-A 25-D 26-B 27-D 28-C 29-E 30-D 31-E 32-D 33-D 34-A 35-C 36-E 37-B 38-D 39-A 40-C


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder