1. I.
Babası ölünce ailesine bakmak ona kalmıştı.
II. Evimizin balkonu dağın dibine bakar.
III. Verim elde etmek için tarladaki ürüne iyice bakmak gerekir.
IV. Yarış pistindeki arabalara bir süre baktı.
V. Çocuklarına bakmak için gece gündüz çalışıyordu.
"Bakmak" sözcüğü yukarıdaki cümlelerde kaç
farklı anlamda kullanılmıştır?
A) 1 B) 2
C) 3 D) 4
E) 5
2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde
ikilemeyi oluşturan sözcüklerden hiçbiri tek başına kullanılamaz?
A) Bunlar ıvır zıvır şeylerdir, der dururdu.
B) Birbirlerine düşman gözüyle bakan komşularımız bu ara sıkı fıkı olmuşlar.
C) Ufak tefek tahriklere kapılmadan yolculuğa devam ediyorlardı.
D) İnsan, yırtık pırtık elbise giyebilir; önemli olan insanın karakterinin düzgün olmasıdır.
E) Fırtınadan yol mol gözükmüyordu.
3. Birinin
beceriksizliğini şaka yoluyla anlatmak için "acemi çaylak"
deyimi; bir iş üzerinde boşuna gayret sarf etmek, boşuna zaman harcamak
için "akıntıya kürek çekmek" deyimi; iş
oluncaya kadar her zahmeti göze almak için "akla karayı
seçmek" deyimi; işlerin karmakarışık olması, içinden çıkılmaz
bir hal alması için "Arap saçına dönmek" deyimi; çok cömert
davranmak için de "ayranı kabarmak" deyimi kullanılır.
Yukarıdaki metinde geçen
deyimlerden hangisinin anlamı yanlış verilmiştir?
A) Acemi çaylak
B) Akıntıya kürek çekmek
C) Akla karayı seçmek
D) Arap saçına dönmek
E) Ayranı kabarmak
4. Bilmezdim şarkıların
bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
"Bilmek" sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde
yukarıdaki anlamıyla kullanılmıştır?
III. Verim elde etmek için tarladaki ürüne iyice bakmak gerekir.
IV. Yarış pistindeki arabalara bir süre baktı.
V. Çocuklarına bakmak için gece gündüz çalışıyordu.
B) Birbirlerine düşman gözüyle bakan komşularımız bu ara sıkı fıkı olmuşlar.
C) Ufak tefek tahriklere kapılmadan yolculuğa devam ediyorlardı.
D) İnsan, yırtık pırtık elbise giyebilir; önemli olan insanın karakterinin düzgün olmasıdır.
E) Fırtınadan yol mol gözükmüyordu.
B) Akıntıya kürek çekmek
C) Akla karayı seçmek
D) Arap saçına dönmek
E) Ayranı kabarmak
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bu derde düşmeden önce.
A) Kimin toplantıya katılacağını bilmiyorum, dedi.
B) Olay hakkında hiçbir şey bilmediği halde konuşanlara kızmıştı.
C) Bilmiyorum ne haldeyim, gidiyorum gündüz gece.
D) Son toplantıda alınan bütün kararları biliyordu.
E) Soruyu sadece en arkada oturan öğrenci bildi.
B) Biz, onlara iki günde bir günaşırı giderdik.
C) Seninle bu yüzden dolayı konuşmak istemiyorum.
D) Bu konudaki iftiralar tamamen uydurmadır.
E) Hava kirliliğinin nedenlerinden biri de yeşil alanların azlığıdır.
6. Aşağıdaki neden-sonuç cümlelerin
hangisinde iki neden bir sonuç yer almaktadır?
A) Yolların kapanması, hastalıkların baş
göstermesi okulları kapattırdı.
B) Babasını ve annesini görmek için tez zamanda yola
çıktı.
C) Arkadaşını görmek ve ona yardım etmek için sana izin verebilirim.
D) Çalışmak için gurbeti mesken edindi.
E) Sen gittin gideli bizim eller sessiz, bizim eller ıssız.
7. Aşağıdaki cümlelerin
hangisinde "doğrudan anlatım" söz
konusu değildir?
A) Mustafa: "Çalışmazsanız başarılı olamazsınız."
dedi.
B) Necip Fazıl Kısakürek: "Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur." der.
C) Ali, herkese eve gitmeleri gerektiğini söyledi.
D) Tolstoy: "En güçlü iki savaşçı, sabır ve zamandır." der.
E) Voltaire: "Her insan, yapmadığı tüm iyiliklerden suçludur." diyor.
C) Arkadaşını görmek ve ona yardım etmek için sana izin verebilirim.
D) Çalışmak için gurbeti mesken edindi.
E) Sen gittin gideli bizim eller sessiz, bizim eller ıssız.
B) Necip Fazıl Kısakürek: "Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur." der.
C) Ali, herkese eve gitmeleri gerektiğini söyledi.
D) Tolstoy: "En güçlü iki savaşçı, sabır ve zamandır." der.
E) Voltaire: "Her insan, yapmadığı tüm iyiliklerden suçludur." diyor.
8. O,
sanatında olduğu gibi kendi toprağında yetişen bitkilere başka mecralardan su
taşımaya da karşıydı.
Aşağıdakilerden hangisi yukarıdaki
cümlede anlatılmak istenene anlamca en yakındır?
A) Sanatında en çok kalıcı olmayı hedeflemektedir.
B) Başkasını taklit etmeye karşı olduğu için eserlerini titizlikle oluşturur.
C) O, sanatında başka kişileri taklit etmekten uzak durur.
D) Başka mecralardan su taşımaya karşı çıktığı için oldukça okunan bir sanatçıdır.
E) Milli değerleri işlemeyi her şeyin üzerinde görür.
9. Aşağıdaki cümlelerin
hangisinde "ünlü türemesi" yoktur?
A) Küçücük sokaktan arabalar zar zor ilerliyordu.
B) Onu gencecik yaşında kaybetmenin acısını yaşadık.
C) Biricik kardeşime güzel duygularla veda ettim.
D) Azıcık düşündükten sonra doğru cevabı bulabildi.
E) İstanbul'un daracık sokaklarından arabalar zar zor ilerliyordu.
10. Bazı sözcükler türediklerinde
bu sözcüklerde ünlü düşmesi (hece düşmesi) meydana gelir.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bunun
örneği yoktur?
A) Eğer bir nehrin kenarında yeteri kadar uzun süre
kalmayı başarırsan düşmanlarının cesetlerinin geçtiğini mutlaka görürsün.
B) Bazen ayrılık canınızı o kadar acıtır ki hiçbir zaman yüreğinizde yok olmaz.
C) Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar.
D) Ev hayatında oldukça savruk biriydi.
E) Maçın sonlarına doğru gözler maçın hakemine çevrildi.
11. Yöneticilik
hayatımda üç şeyden ödün vermedim ( ) adalet ( ) aidiyet ( ) motivasyon ( )
Yukarıdaki cümlelerde boş bırakılan
yerlere sırasıyla hangi noktalama işaretleri getirilmelidir?
B) Başkasını taklit etmeye karşı olduğu için eserlerini titizlikle oluşturur.
C) O, sanatında başka kişileri taklit etmekten uzak durur.
D) Başka mecralardan su taşımaya karşı çıktığı için oldukça okunan bir sanatçıdır.
E) Milli değerleri işlemeyi her şeyin üzerinde görür.
B) Onu gencecik yaşında kaybetmenin acısını yaşadık.
C) Biricik kardeşime güzel duygularla veda ettim.
D) Azıcık düşündükten sonra doğru cevabı bulabildi.
E) İstanbul'un daracık sokaklarından arabalar zar zor ilerliyordu.
B) Bazen ayrılık canınızı o kadar acıtır ki hiçbir zaman yüreğinizde yok olmaz.
C) Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar.
D) Ev hayatında oldukça savruk biriydi.
E) Maçın sonlarına doğru gözler maçın hakemine çevrildi.
A) (:) (,) (,) (…)
B) (:) (,) (,) (.)
C) (:) (;) (,) (.)
D) (:) (,) (;) (.)
E) (;) (,) (,) (…)
12. 2 ( )
sınıf öğrencileri saat 14 ( ) 15 ( ) başlayacak maçı izleyemeyecek ( )
Yukarıdaki cümlede boş bırakılan
yerlere sırasıyla hangi noktalama işaretleri getirilmelidir?
A) (.) (.) (') (.)
B) (,) (.) (') (.)
C) (.) (:) (') (.)
D) (,) (:) (') (.)
E) (-) (:) (') (.)
13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde
bir yazım yanlışı yoktur?
A) Giden sizin için çok değerli de olsa kapıyı örtün ki
içeride kalanlar üşümesin.
B) Meğer susmak; insanın içiyle konuşmasıymış, geç farkettim.
C) Sen sevdiğin için sakın utanma, bil ki utanması gereken; sevildiğini bildiği halde sevmesini bilmiyendir.
D) İnsanlarla yüzyüze konuşarak her sorunu halledebilirsin ama bazı insanlar gelir önüne, hangi yüzüne konuşacağını bilemezsin.
E) Kimseyi küçümseyecek kadar büyük değilsin çünkü gün gelir; küçümsediğin herşey için önemsediğin bir bedel ödersin.
14. Natüralizm, realizme bir tepki
olarak doğmamış aksine realizmin daha da gelişmiş bir şeklidir.
(I) Natüralizme göre toplum büyük bir laboratuar, insan ise deney konusu
olan kişidir. (II) İnsanların duygu, düşünce ve eylemlerinde sosyal çevre
kadar soyaçekim de önemlidir. (III) Natüralizmde sokak edebiyatta
yansıtılmıştır. (IV) Natüralistlere göre, insandaki duygu ve düşünceler ruhun
değil, bedenin bir işlevidir. (V)
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazım yanlışı
vardır?
B) (:) (,) (,) (.)
C) (:) (;) (,) (.)
D) (:) (,) (;) (.)
E) (;) (,) (,) (…)
B) (,) (.) (') (.)
C) (.) (:) (') (.)
D) (,) (:) (') (.)
E) (-) (:) (') (.)
B) Meğer susmak; insanın içiyle konuşmasıymış, geç farkettim.
C) Sen sevdiğin için sakın utanma, bil ki utanması gereken; sevildiğini bildiği halde sevmesini bilmiyendir.
D) İnsanlarla yüzyüze konuşarak her sorunu halledebilirsin ama bazı insanlar gelir önüne, hangi yüzüne konuşacağını bilemezsin.
E) Kimseyi küçümseyecek kadar büyük değilsin çünkü gün gelir; küçümsediğin herşey için önemsediğin bir bedel ödersin.
A) II ve IV
B) I ve IV
C) II ve III
C) II ve III
D) I ve II
E) IV ve V
E) IV ve V
15. Aşağıdaki cümlelerin
hangisinde "zarf-fiil (ulaç)" yoktur?
A) Atalarımız sora sora Bağdat bulunur, demişler.
B) Sen gideli bizim eller hep ıssız.
C) Ona tam da gözlerinin içine bakarak konuşuyordu.
D) Çocuk evinden çıktığı gibi koşa koşa yanıma geldi.
E) Ali giderek sanki daha çok zayıflamaktadır.
16. Aşağıdaki cümlede geçen altı
çizili sözcüklerden hangisi hem haber kipi hem dilek-şart kipi hem de I. tekil
şahıs eki almıştır.
A) Yazacaksam yıllarımı sayfalara kan sıçrar.
B) Gönlümdeki bu sevdadan vazgeçmiş leylak.
C) Bakmıştım bir bahçenin Şeyda ve bülbülüne.
D) Gideceksek oraya artık vakit geçirmeyelim.
E) Yürüyordum ağlıyordu ırmaklar.
17. Anılarda kişisel bakış açısı yani öznellik söz konusu olduğundan
anılara tarihi belgeler olarak bakılamaz. Anılar kaleme alınırken
duygusallıktan ve abartılı anlatımdan (I) kaçınılmalı gerçekçi bir
yaklaşım (II) sergilenmelidir. Kişisel yargı (III) ve yorumlar
ölçülü olmalıdır. Anı türü tarihçiler için de önemli bir kaynaktır. (IV)
Özellikle devlet okullarında (V) mesleki hayatında başarıya ulaşmış ve
tanınmış kişiler anılarını kaleme almışlardır.
Yukarıdaki numaralanmış yerlerden hangisi sıfat tamlaması değildir?
B) Sen gideli bizim eller hep ıssız.
C) Ona tam da gözlerinin içine bakarak konuşuyordu.
D) Çocuk evinden çıktığı gibi koşa koşa yanıma geldi.
E) Ali giderek sanki daha çok zayıflamaktadır.
B) Gönlümdeki bu sevdadan vazgeçmiş leylak.
C) Bakmıştım bir bahçenin Şeyda ve bülbülüne.
D) Gideceksek oraya artık vakit geçirmeyelim.
E) Yürüyordum ağlıyordu ırmaklar.
A)
I B) II C) III
D) IV E) V
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde
altı çizili sözcükler sıfat görevinde değildir?
A) Bizi sıcak mı sıcak karşılamışlardı orada.
B) Kısa kısa öyküler okurum her akşam.
C) Uzun uzun kavaklar etrafa başka bir güzellik katmıştı.
D) Güzel mi güzel bir hediye almıştı arkadaşına.
E) Onun en çok kara kara kaşları dikkat çekiyordu.
B) Kısa kısa öyküler okurum her akşam.
C) Uzun uzun kavaklar etrafa başka bir güzellik katmıştı.
D) Güzel mi güzel bir hediye almıştı arkadaşına.
E) Onun en çok kara kara kaşları dikkat çekiyordu.
19. İsim,
isim tamlamaları, sıfat tamlamaları, adlaşmış sıfat, zamir, ikilemeler, bağlaç
öbeği, isim-fiil ve sıfat-fiiller özne görevini üstlenebilir.
Buna göre aşağıdakilerden hangisinde
özne bir belirtili isim tamlamasından oluşmuştur?
A) Yılların yorgunluğu ile sahneye çıkmıştı o akşam.
B) Akşam geç saatlerde arkadaşının kalemini ona ulaştırdı.
C) Baharın gelişini arkadaşlarıyla kutluyordu.
D) Dil yarası belki de yaraların en derinidir.
E) Yağmurun sesi bir anda kesildi.
B) Akşam geç saatlerde arkadaşının kalemini ona ulaştırdı.
C) Baharın gelişini arkadaşlarıyla kutluyordu.
D) Dil yarası belki de yaraların en derinidir.
E) Yağmurun sesi bir anda kesildi.
20. Daha
deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum. (I)
Bu dağların eskiden aşinasıdır soyum. (II)
Bekçileri gibiyiz ebanced buraların, (III)
Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların (IV)
Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi (V)
Her gün aynı pınardan doldurup testimizi (VI)
Kırlara açılırız çıngıraklarımızla. (VII)
Bu dağların eskiden
aşinasıdır soyum. (II)
Bekçileri gibiyiz ebanced buraların, (III)
Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların (IV)
Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi (V)
Her gün aynı pınardan doldurup testimizi (VI)
Kırlara açılırız çıngıraklarımızla. (VII)
Yukarıdaki dizelerle ilgili verilen
aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?
A) I. dize girişik bileşik, olumsuz, kurallı bir ad cümlesidir.
B) II. dize bileşik, olumlu, devrik bir ad cümlesidir.
C) III. dize basit, olumlu, devrik bir ad cümlesidir.
D) V. dize girişik bileşik, yapıca olumsuz, devrik bir isim cümlesidir.
E) VII. dize basit, olumlu, devrik bir eylem cümlesidir.
Bu dağların eskiden aşinasıdır soyum. (II)
Bekçileri gibiyiz ebanced buraların, (III)
Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların (IV)
Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi (V)
Her gün aynı pınardan doldurup testimizi (VI)
Kırlara açılırız çıngıraklarımızla. (VII)
Bekçileri gibiyiz ebanced buraların, (III)
Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların (IV)
Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi (V)
Her gün aynı pınardan doldurup testimizi (VI)
Kırlara açılırız çıngıraklarımızla. (VII)
B) II. dize bileşik, olumlu, devrik bir ad cümlesidir.
C) III. dize basit, olumlu, devrik bir ad cümlesidir.
D) V. dize girişik bileşik, yapıca olumsuz, devrik bir isim cümlesidir.
E) VII. dize basit, olumlu, devrik bir eylem cümlesidir.
21. Eskiden
köylerde yaşayanlar için at çok önemli bir hayvandı. At, o zamanlar ulaşım için
olmazsa olmaz bir görevi yerine getirirdi. Herkes güzel bir atının olmasını çok
isterdi. İşte babamın da bir atı vardı. Aslında at da ona denilirdi. İrice ve
haşin tabiatlıydı. Güneşli havada o açık kahverengi tüyleri altın sarısını
andırıyordu. O altınımsı, parlak, mis görünümlü tüylere kardeşim dokunmadan
edemiyordu. Bakışlarında kendine olan güvenini hissettiriyordu. Çocukluk
yıllarımda birçok anıma da şahit olmuştu o güzel, ferhunde, vefalı, heybetli
atımız.
Bu parçanın
anlatımında aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangisi ağır basmaktadır?
A) Öyküleyici Anlatım (Öyküleme)
B) Betimleyici Anlatım (Betimleme)
C) Açıklayıcı Anlatım
D) Düşsel (Fantastik) Anlatım
E) Öğretici Anlatım
22. Ben
sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Adını mıh gibi aklımda
tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Bu parçanın
anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?
A) Karşılaştırma
B) Örneklendirme
C) Tanık Gösterme
D) Tanımlama
E) Benzetme
23. Türkiye'de
üniversite ve öğrenci sayısı hızla artmaktadır. Yükseköğretimde halen yaklaşık
5.5 milyon öğrenci eğitim görmektedir. 1982'de üniversite sayısı sadece 27'ydi.
Bugün ise bu sayı 174'e ulaşmıştır. Öğrenci ve üniversite sayısı hızla arttı
ancak nitelikli eğitim hala bir tartışma konusudur. Üniversitelerde niteliğin
en önemli ölçütlerinden biri üniversitelerin akademik performansları ve
bilimsel yayınlarıdır. Üniversitelerin bilimsel yayın üretimi son yıllarda
arttı. 2001 yılında Türkiye kaynaklı yayınların dünya içindeki payı yüzde
0.84'ken, bu sayı 2012'de yüzde 1.82 oldu. Araştırmalara ayrılan kaynakta da
gözle görülür iyileşmeler var. Bu artışa karşın Türkiye dünya sıralamasında
halen çok gerilerde. YÖK'ün "Türkiye Yükseköğretimi İçin Bir Yol
Haritası" başlıklı raporuna göre, Türkiye, dünya akademik yayın
sıralamasında 30 ülke arasında 20. sırada. Birinci sırada ABD var.
Yukarıdaki paragrafta aşağıdaki düşünceyi geliştirme yollarından hangisi ağır basmaktadır?
A) Tanımlama
B) Sayısal Verilerden Yararlanma
C) Tanık Gösterme
D) Benzetme
E) Karşılaştırma
24. PAROL 500 MG 20 TABLET
Kontrendikasyonları: Parasetamole
karşı aşırı duyarlılık ve karaciğer hastalıkları olan kişilerde kontrendikedir.
Uyarılar/Önlemler: Anemili veya kardiyak, pulmoner, renal ya da hepatik
hastalıkları olan kişilerde doktor kontrolü olmadan kullanılmamalıdır.
Analjezik ilaçlar doktora danışılmadan uzun süre kullanılmamalıdır. Karaciğeri
etkileyen diğer ilaçlar ile tedavi edilen hastalarda doktor önerisi ile
kullanılmalıdır. 5 günden uzun süren ağrılarda, ateşi 39,5 °C'den fazla
olanlarda, 3 günden daha uzun süren ateşte ve tekrarlayan ateş vakalarında
doktor tavsiyesi olmadan kullanılmamalıdır.
Bu parçanın
anlatımında aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangisi ağır basmaktadır?
A) Emredici Anlatım
B) Öğretici Anlatım
C) Öyküleyici Anlatım (Öyküleme)
D) Tartışmacı Anlatım
E) Düşsel (Fantastik) Anlatım
25. Doğu
Anadolu Bölgesindeki ilk görev yerim olan Ağrı iline gittiğimde ilk
karşılaştığım insanların yüzündeki o samimi ifade beni çok etkilemişti. (I)
Daha önce sahip olduğum bütün ön yargıları bu içtenlik bir anda yok etmişti.
(II) Hayatım boyunca böyle samimi ve paylaşımcı ruha sahip insanlarla hiç
karşılaşmamıştım. (III) İnsanlarla her şeyini paylaşan kişiler toplumun her
döneminde takdir görmüştür. (IV) Her geçen gün daha çok yüreğimde yer edinmeye
başlayan bu halktan artık bir an bile ayrılmak istemiyordum. (V)
Yukarıdaki paragrafta
düşüncenin akışını bozan cümle hangi seçenekte doğru olarak verilmiştir?
A) I B) II
C) III D)
IV E) V
26. Eserleri
tamamen onun imzasını taşır. Eserlerinde kullandığı ilginç
imgeler, alışılmamış bağdaştırmalar ve kurduğu sıra dışı
tamlamalar ile dikkatleri üzerine çekmesini başarır. Bütün gayreti
sanata zirveyi yakalamak olsa da amacı, içerik ve üslupta kendisi olarak
kalmayı başarmaktı. Kısacası o, kendi toprağında yetişen bitkilere
başka mecralardan su taşımaya karşıydı.
Bu parçada sözü edilen kişinin en
önemli özelliği aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eserlerinde içerikle üslubu bütünleştirmeyi hedeflemektedir.
B) Anlatımında yani üslubunda özgün olmaya çalışmaktadır.
C) Gözünü zirveye dikmiş dolayısıyla eserlerinde oldukça ilginç konular anlatma peşindedir.
D) Dil ve anlatımında usta sanatçıların izinden yürümektedir.
E) "Millilik" kavramını eserlerinde öncelemektedir.
27. Milletleri ayakta
tutan milletlerin dil ve kültürüdür. Diline sahip çıkmayan onu yozlaştırmadan
kurtarmayan hiçbir toplum yarına güvenle adım atamaz. Tarihte bağımsızlığı
kaybedip yeniden tarih sahnesine çıkan birçok millet vardır ama dilini ve
kültürünü kaybedip sonradan ortaya çıkan bir milleti tarih kayıt düşmemiştir.
Bence düşmeyecektir de. Öyleyse yapmamız gereken bizi ayakta tutan dil ve
kültürümüzden ödün vermemek, sonuna kadar dilimizi ve kültürümüzü yaşatmaktır.
Bu parçada
anlatılanlar aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Dilini ve kültürünü kaybedip yeniden tarih sahnesine çıkan
milletler var mıdır?
B) Dilimizi korumak adına yapılması gerekenler nelerdir?
C) Dil ve kültür bir milleti ayakta tutan unsurlarsa neden bunları korumak için yeterince önlem almıyoruz?
D) Milletleri ayakta tutan en önemli unsurlar nelerdir?
E) Dilimizi yozlaştırmadan kurtarmak için öncelikle yapılması gerekenler nelerdir?
28. (I) Eskiden
paylaşmak denildiği zaman herkesin aklına gelen ilk şey kuşkusuz
"ekmek" olurdu. (II) Eskiden bir kişi için en önemli
ölçüt de bu paylaşım duygusuydu. (III) Komşunuz kendisini aç bırakır
ve rahatlıkla sizinle ekmeğini paylaşırdı. (IV) Günümüz insanı
"paylaşmak" kelimesine çok farklı bir anlam yüklemiştir. (V) İnsanlar artık ekmeklerini değil yedikleri ekmeklerin fotoğrafını
paylaşıyor. (VI) Bu da günümüz insanının paylaşmak duygusunun özünü
kaçırdığını gösteren önemli bir ölçüttür.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak
istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II B) III C) IV D) V E) VI
29. Ailemizden
sonra en yakın sosyal çevremizi komşularımız meydana getirir. İyi veya kötü
günlerimizde bizim en yakın kişilerimizdir. Darlık zamanında yardımlaşma,
birbirinin hâlinden etkilenme, hatta komşunun mülkünü satın almada öncelik
hakkına sahip olma komşulukla ilgili bir dizi hak ve sorumlulukların kaynağını
teşkil etmiştir. Kur'ân-ı Kerim'de komşu ilişkisinden söyle söz edilir.
"Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak
komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya iyilik edin, denilir. Hz. Peygamber:
"Cebrail (a.s) durmadan bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye ederdi. Bu sıkı
tavsiyeden, komşuyu komşuya mirasçı kılacağını zannettim." der. Peki biz
komşumuzun değerini biliyor muyuz, yasını tutabiliyor muyuz, sevinçli anında
yüreğimiz hopluyor mu? Bence hayır çünkü komşumuz bugün bizde çok uzaktadır.
B) Betimleyici Anlatım (Betimleme)
C) Açıklayıcı Anlatım
D) Düşsel (Fantastik) Anlatım
E) Öğretici Anlatım
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
B) Örneklendirme
C) Tanık Gösterme
D) Tanımlama
E) Benzetme
Yukarıdaki paragrafta aşağıdaki düşünceyi geliştirme yollarından hangisi ağır basmaktadır?
B) Sayısal Verilerden Yararlanma
C) Tanık Gösterme
D) Benzetme
E) Karşılaştırma
B) Öğretici Anlatım
C) Öyküleyici Anlatım (Öyküleme)
D) Tartışmacı Anlatım
E) Düşsel (Fantastik) Anlatım
B) Anlatımında yani üslubunda özgün olmaya çalışmaktadır.
C) Gözünü zirveye dikmiş dolayısıyla eserlerinde oldukça ilginç konular anlatma peşindedir.
D) Dil ve anlatımında usta sanatçıların izinden yürümektedir.
E) "Millilik" kavramını eserlerinde öncelemektedir.
B) Dilimizi korumak adına yapılması gerekenler nelerdir?
C) Dil ve kültür bir milleti ayakta tutan unsurlarsa neden bunları korumak için yeterince önlem almıyoruz?
D) Milletleri ayakta tutan en önemli unsurlar nelerdir?
E) Dilimizi yozlaştırmadan kurtarmak için öncelikle yapılması gerekenler nelerdir?
Yukarıdaki parçada yazar asıl olarak aşağıdakilerden hangisinden yakınmaktadır?
A) Komşu olan kişilerin
birbirlerine sık sık uğramamaları.
B) İnsanların yardımlaşma duygularının gittikçe körelmesi.
C) Ana, baba ve yolcu hakkının tam olarak bilinmemesi.
D) Komşuların sürekli olarak birbirlerini çekiştirmelerinin önüne bir türlü geçilememesi.
E) Komşuluk ilişkilerinin olması gereken düzeyde olmaması.
30. Aşağıdakilerden hangisi
paragrafın giriş cümlesi olmaya uygundur?
A) En iyisi bu adamın söylediklerine çok fazla kulak asmamaktır.
B) Her iş önce düşüncede ortaya çıkar bu işte olduğu gibi.
C) Birçok insan bu konuda kendini sorumlu görmek istememektedir.
D) Yunus Emre'nin eserlerinde Allah inancı ile insan sevgisi en çok işlenen konulardır.
E) Sanatında böyle yetkin kişileri örnek alırsak daha çok
üreteceğiz.
31. Bir
çalışmada devamlılık olmazsa başarı asla gelmez. Hatta yavaş yavaş mevcut
pozisyon da kaybedilir. Bu anlamda Ünlü kemancı Hifetz şöyle der: "Bir gün
çalışmazsam ben farkına varırım; iki gün çalışmazsam karım fark eder; bir hafta
çalışmazsam dinleyicilerim; bir yıl çalışmazsam o zaman belki eleştirmenler bile
anlar! Daha iyi olmaya çalışmayan iyi olarak da kalamaz. Günün birinde artık
farklı biri olur."
Bu paragrafın ana düşüncesi
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Çalışmak için en önemli şey uygun bir ortam bulmaktır.
B) Kişinin kendisinin az çalıştığını fark etmesi kişiyi geliştirir.
C) Çalışmalarda başarıya adım adım ulaşılır.
D) Her başarı, planlı bir çalışmanın sonunda ortaya çıkar.
E) Çalışmasını sürekli ilerletmeyen kişiler herkesçe fark edilir. Bu kişiler zamanla mevcudu bile koruyamaz duruma gelir.
32. Edison,
bir gün dinamo makinesini icat eden William Wallace'nin araştırma merkezine iş
ziyaretinde bulunur. Bu araştırma merkezinde elektrik ampulünü görür ve ondan
çok etkilenir. Elektrikle çalışan ampul icat etme fikri burada aklına gelir.
Bunun için pek çok eşya ve madde üzerinde elektrikle ilgili çalışmalar yapmaya
başlar. Kurduğu kırk kişilik bir ekiple çalışmalarını gece gündüz devam
ettirir. Ne var ki bu araştırmalarından bir türlü bir sonuç alamaz. Bu durumdan
oldukça sıkılan Edison'un arkadaşları da sıkılır, çalışmayı sonlandırmayı
teklif ederler. Ancak Edison her şeye rağmen çalışmaya devam etmek ister.
O güne dek iki binden fazla madde üzerinde çalışmış ve hepsinde başarısız
olmuştu. Bir gün ofisinde oldukça dalgın bir şekilde otururken aklına gelen bir
fikri uygulayarak amacına ulaştı.
Bu parçada vurgulanmak istenen
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Başarıya giden yolda yalnız kalmamak için herkesin fikrini
önemsemeliyiz.
B) Bin ölçüp bir biçmeliyiz. Titizlikle yapılan işlerde başarı bir adım daha yakındır.
C) Bir sürçen atın başı kesilmez.
D) Azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz.
E) Çanağa ne doğrarsan kaşığına o çıkar.
33. Ağustosböceği
bütün yaz saz çalmış, türkü söylemiş. Karakış birden bastırınca şafak
atmış zavallıda. Bir şey bulamaz olmuş yiyecek. Koca ormanda ne bir
kurtçuk, ne de bir sinek varmış. Gitmiş komşusu karıncaya: —Aman
kardeş, demiş, hâlim fena, bir şeycikler ver de kışı geçireyim. Yaz
gelince öderim hem de faizi maiziyle. Ağustosu geçirmem bile. Ödemezsem böcek
demeyin bana. Karınca iyidir hoştur ama eli sıkıdır: Can verir, mal
vermez. —Sormak ayıp olmasın ama, demiş; Bütün yaz ne yaptınız? —Ne mi yaptım?
demiş ağustosböceği gece gündüz türkü söyledim. Fena mı ettim sizce? —Yoo, demiş karınca, ne mutlu size ama hep türkü
söylemek olmaz. Kışın da oynayın biraz.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ayağa değmedik taş olmaz, başa gelmedik
iş olmaz.
B) Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur.
C) Cefa çekmeyen sefanın kadrini bilmez.
D) Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer.
E) Yumurtasına hor bakan civcivini cılk
eder.
B) İnsanların yardımlaşma duygularının gittikçe körelmesi.
C) Ana, baba ve yolcu hakkının tam olarak bilinmemesi.
D) Komşuların sürekli olarak birbirlerini çekiştirmelerinin önüne bir türlü geçilememesi.
E) Komşuluk ilişkilerinin olması gereken düzeyde olmaması.
B) Her iş önce düşüncede ortaya çıkar bu işte olduğu gibi.
C) Birçok insan bu konuda kendini sorumlu görmek istememektedir.
D) Yunus Emre'nin eserlerinde Allah inancı ile insan sevgisi en çok işlenen konulardır.
B) Kişinin kendisinin az çalıştığını fark etmesi kişiyi geliştirir.
C) Çalışmalarda başarıya adım adım ulaşılır.
D) Her başarı, planlı bir çalışmanın sonunda ortaya çıkar.
E) Çalışmasını sürekli ilerletmeyen kişiler herkesçe fark edilir. Bu kişiler zamanla mevcudu bile koruyamaz duruma gelir.
B) Bin ölçüp bir biçmeliyiz. Titizlikle yapılan işlerde başarı bir adım daha yakındır.
E) Çanağa ne doğrarsan kaşığına o çıkar.
34. Köy
seyirlik oyunlarının tarihi çok eski olup bu oyunlar sözlü geleneğe
dayanır. Orta oyunu ve Karagöz'e göre tarihi çok daha eskidir. İslamiyet'ten
Önceki Türk Edebiyatı’nda şölen, sığır ve yuğ törenlerinde ortaya çıkmış
sonraki zamanlarda İslami unsurlarla birleştirilerek sunulmuştur. Köy seyirlik
oyunlarında daha çok kız kaçırmalar, eşlerin geçimsizliği, kaynana-gelin
ilişkisi gibi konular işlenir. Köy seyirlik oyunlarının toplumsal ve dinsel
işlevleri sanatsal işlevlerinin önünde yer alır. Şiir, müzik, dans bu oyunda iç
içedir. Köy seyirlik oyunlarında diğer bazı oyunlarda olduğu gibi seyirciye
yalan söylenmez, her şey apaçıktır.
Bu parçada
aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Köy seyirlik oyunlarında oyuncular
köyün gençleri ve orta yaşlılarından oluşur.
B) Köy seyirlik oyunlarının tarihi sözlü geleneğe dayanır.
C) Köy seyirlik oyunlarında sanatsal işlev dinsel ve toplumsal işlevin gerisinde kalır.
D) Bu oyunlarda şiir, dans ve müzik iç içe geçer.
E) Bu oyunlarda seyirciyle dürüst ve açık bir iletişim kurulur.
35. Aynı
konunun farklı farklı işlenişi üslup kavramıyla ilgilidir. Üslup, kişinin
kendisine aittir. Her sanatçının farklı bir üslubu vardır. Hatta Buffon:
"Üslup yazarın ta kendisidir." der. Üslubu; bir insanın parmak izi,
imzası olarak tarif etmek de yanlış olmaz. Dünya edebiyatında Tolstoy ve
Flaubert üslup meraklısı kişiler olarak bilinir. Kısacası
üslup; "Sanatçı, konuyu nasıl işliyor?" sorusunun
cevabıdır.
Bu parçada
aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Üslup kişinin nevi şahsına münhasırdır.
B) Her sanatçının üslubu farklıdır.
C) Üslup, eserlerde genellikle içerikten daha fazla önemsenir.
D) Üslup, konunun anlatılış biçimidir.
E) Tolstoy ve Flaubert dünya edebiyatında üslup meraklısı kişiler olarak öne çıkarlar.
36. Yazar;
bu son eserinde içeriği zengin tutmasına karşılık anlatımda tekdüzelikten
kurtulamamıştır. Eserlerinin can alıcı noktalarında cümleleri gereğinden uzun
tutmuştur. Dahası yer yer olayların akışını keserek dinleyicilere öğüt
vermeye çalışması yazarın sürükleyici anlatımına gölge düşürmüştür. İmge konusunda
da özgünlükten oldukça uzaktır. Genç şairin şiirlerinde kullandığı imgeler,
ünlü şairlerin imgelerinin taklidi olmaktan öteye gidememiştir.
Bu parçada
aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yazar, eserinde oldukça basit bir anlatımı tercih etmiştir.
B) Eserin bazı yerlerinde olaya müdahale ederek doğrudan dinleyicilere öğüt vermeye çalışmıştır.
C) Yapıtlarının en önemli yerinde oldukça uzun tümceler kullanmıştır.
D) Yapıtının içeriği oldukça doyurucudur.
E) İmgeleri oldukça kuşatıcı ve özgündür.
37. Sembolizmde
dış dünya olduğu gibi değil; hissedildiği, algılandığı, duyulduğu gibi
yansıtılır. Sembolistler, duyguların dış dünyayı olduğu gibi değil, onu
değiştirerek bize ulaştırabileceğini düşünmüşlerdir. Dolayısıyla şiirin gerçeği
değil, gerçeğin bizde bıraktığı etkiyi anlatması gerektiğini savunmuşlardır.
Yine şiiri sessiz bir şarkı olarak tanımlayıp şiirde musikiyi ön plana
çıkarmışlardır. Sembolizmde musiki değeri olmayan sözcükler kullanılmaz.
Sembolistler, müziği, özle biçim arasında uyumu sağlayan bir unsur olarak
görmüşlerdir.
Bu parçada
aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Musiki bir nitelik arz etmeyen kelimeler sembolizmde
kullanılmamıştır.
B) Öz ve biçimin uyumunda Sembolist yazarlar tam bir birliktelik sergileyememişlerdir.
C) Sembolizmde gerçeğin bizde bıraktığı etki önemlidir.
D) Sembolistler, şiiri sessiz bir şarkı olarak tanımlama yoluna gitmişlerdir.
E) Dış âlem, sembolizmde hissedildiği, algılandığı ve duyulduğu şekilde yansıtılır.
38. Anı
da günlük de kişilerin başından geçen gerçek yaşantının ürünleridir. Anı
yaşandıktan sonra günlük ise adından anlaşıldığı üzere günü gününe yani
yaşanırken kaleme alınan bir türdür. Dolayısıyla anı geçmişle ilgiliyken;
günlük, içinde yaşanılan zamanla ilgilidir. Anılar, öznel nitelikler içerse de
daha somut ve nesnel özellikler taşır. Bu bakımdan anı yazarları daha sorumlu
davranmak zorundadır. Günlükte ise öznellik daha fazla ön plana
çıkar. Önemli bir fark da günlük (günce) türünün anı (hatıra) türüne göre
daha kısa olmasıdır.
Bu parçadan
aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Anı da günlük de gerçek yaşantının ürünleridir.
B) Anı türü günlük türüne nispeten daha uzundur.
C) Anı ve günlük türünde yaşanılanlar farklı zamanlarda kaleme alınır.
D) Anı ve günlük türleri sanal âlem esas alınarak yazılır.
E) Anı, günlük türüne göre daha somut özellikler içerir.
C) Köy seyirlik oyunlarında sanatsal işlev dinsel ve toplumsal işlevin gerisinde kalır.
D) Bu oyunlarda şiir, dans ve müzik iç içe geçer.
E) Bu oyunlarda seyirciyle dürüst ve açık bir iletişim kurulur.
B) Her sanatçının üslubu farklıdır.
C) Üslup, eserlerde genellikle içerikten daha fazla önemsenir.
D) Üslup, konunun anlatılış biçimidir.
E) Tolstoy ve Flaubert dünya edebiyatında üslup meraklısı kişiler olarak öne çıkarlar.
B) Eserin bazı yerlerinde olaya müdahale ederek doğrudan dinleyicilere öğüt vermeye çalışmıştır.
C) Yapıtlarının en önemli yerinde oldukça uzun tümceler kullanmıştır.
D) Yapıtının içeriği oldukça doyurucudur.
E) İmgeleri oldukça kuşatıcı ve özgündür.
B) Öz ve biçimin uyumunda Sembolist yazarlar tam bir birliktelik sergileyememişlerdir.
C) Sembolizmde gerçeğin bizde bıraktığı etki önemlidir.
D) Sembolistler, şiiri sessiz bir şarkı olarak tanımlama yoluna gitmişlerdir.
E) Dış âlem, sembolizmde hissedildiği, algılandığı ve duyulduğu şekilde yansıtılır.
B) Anı türü günlük türüne nispeten daha uzundur.
C) Anı ve günlük türünde yaşanılanlar farklı zamanlarda kaleme alınır.
E) Anı, günlük türüne göre daha somut özellikler içerir.
39. Bayındır
Han, her yıl düzenlediği şölenin birisinde gelecek olan konukların üç farklı
çadırda ağırlanması emrini verir. Bu çadırlar; ak, kızıl ve kara çadırlardır.
Oğlu olanlara ak, kız çocuğu olanlara kızıl; hiç çocuğu olmayanlara da kara
çadırı hazırlarlar. Dirse Han'ın çocuğu yoktur. Buraya gelip yapılanları
görünce onları hoş karşılamaz. Öğüt alır ve insanlara yardım edip onların hayır
duasını alır. Böylece çok fazla arzuladığı sağlıklı bir erkek evlada kavuşur.
Oğlu zamanla büyür. Bayındır Han'ın boğasıyla güreşip onu yener ve büyük bir
şan kazanır. 40 fesat kişi bunu kıskanır ve Boğaç Han'a tuzak düzenler fakat
büyük bir olağanüstülük gösteren Boğaç Han bunları yener ve Oğuz ülkesine
barışı getirir.
Bu parçada
aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Bayındır Han'ın düzenlediği şölenlerde Oğuzlar birbirlerinden
fikirler edinmeye çalışır.
B) Şölen her yıl tekrar etmektedir.
C) Kişiler, sahip oldukları çocukların cinsiyetlerine göre hizmete layık görülmüşlerdir.
D) Dirse Han, insanlara yardımda bulunup onların hayır duasını almaya çalışmıştır.
E) Boğaç Han, Oğuz ülkesine barışı getiren kişidir.
B) Şölen her yıl tekrar etmektedir.
C) Kişiler, sahip oldukları çocukların cinsiyetlerine göre hizmete layık görülmüşlerdir.
D) Dirse Han, insanlara yardımda bulunup onların hayır duasını almaya çalışmıştır.
E) Boğaç Han, Oğuz ülkesine barışı getiren kişidir.
40. Sanatçı
doğal nesnelerle resme farklı anlamlar katabilir veya nesneyi anlamlı
kılabilir. Fakat gerçek nesnede nesne, sadece yansıttığı nesnedir. Farklı
anlamlar taşımaz. Sanatçı, yapıta kendi duygularını katar. Birçokları,
gerçeklikte görmekten hoşlandıkları şeyleri tablolarda görmek ister. Elbette
çok doğal bir tercihtir bu. Doğanın güzelliği hepimizin hoşuna gider ve bunu
yapıtlarında koruyan, dolayısıyla bizim beğenimizden yakınmayan sanatçılara
sevecenlik duyarız. Büyük Flemenk ressamı Rubens, küçük oğlunun resmini
yaparken oğlunun güzelliğiyle övünç duyuyordu ve ona bizim de hayran kalmamızı
istiyordu. Ama hoşa giden ve etkileyici konulara duyulan bu eğilim, eğer bizi,
daha az çekici konulara yadsımaya sürüklerse bu durum gerçekten önümüzü
kapatabilir.
Bu parçadan
aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Sanatçı nesnelere kendi cephesinden bakarak nesneye yorum
getirebilir.
B) Birçok kişinin gerçek anlamda hoşlandığı şeyleri tablolarda görmek istemesi oldukça doğaldır.
C) Doğayı yapıtlarında koruyan ve bizim beğenimizden yakınmayan sanatçıların sayısı son yıllarda oldukça fazladır.
D) İnsanlar genellikle doğanın güzelliğinden etkilenirler.
E) Doğayı yapıtlarında koruyan sanatçılara sevgiyle yaklaşırız.
B) Birçok kişinin gerçek anlamda hoşlandığı şeyleri tablolarda görmek istemesi oldukça doğaldır.
C) Doğayı yapıtlarında koruyan ve bizim beğenimizden yakınmayan sanatçıların sayısı son yıllarda oldukça fazladır.
D) İnsanlar genellikle doğanın güzelliğinden etkilenirler.
E) Doğayı yapıtlarında koruyan sanatçılara sevgiyle yaklaşırız.
CEVAP ANAHTARI: 1-D 2-A 3-E 4-C 5-E 6-A 7-C 8-C 9-A 10-A 11-B 12-A 13-A 14-C 15-E 16-A 17-E 18-A 19-A 20-B 21-B 22-E 23-B 24-A 25-D 26-B 27-D 28-C 29-E 30-D 31-E 32-D 33-D 34-A 35-C 36-E 37-B 38-D 39-A 40-C
Ayrıca bakınız
TYT Türkçe Branş Denemesi 2
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder