İNTAK (KONUŞTURMA)
İnsan dışındaki
canlı veya cansız varlıkları konuşturma sanatına intak denir. Konuşma bizzat bu varlıkların
ağzından yapılır. Kişileştirme sanatıyla kullanılır. İntak sanatının
olduğu her yerde mutlaka kişileştirme de vardır. Kişileştirme sanatının olduğu
her yerde intak (konuşturma) olmayabilir. Masallar ve
en çok da fabllarda bu sanata rastlanır. Varlıklar, kişileştirildikten
sonra konuşturulur. Dolayısıyla önce kişileştirme sonra intak gelir.
Örnek 1
Ey benim sarı tamburam
Sen ne için inlersin
İçim oyuk derdim büyük
Ben onun için inilerim
(P.S. Abdal)
Konuşturulan
varlık "sarı tambura"dır. İnsan ait olan konuşma özelliği burada
"tambur"a verilmiştir. Böylece intak (konuşturma) sanatı oluşmuştur.
Örnek 2
Güğüm bir gün testiye:
-Yola çıkalım mı?
Testi:
-Korkarım, çıkmayalım.
Yukarıdaki
diyalogda "güğüm" ile "testi" konuşturulan varlıklardır.
Dolayısıyla intak (konuşturma) sanatı doğmuştur.
Örnek 3
Sordum sarı çiçeğe:
-Annen baban var mıdır?
-Çiçek eydür (söyledi) derviş baba:
-Annem, babam topraktır.
Yunus Emre
Yukarıdaki
dörtlükte "sarıçiçek" insan gibi konuşturulmuştur. "Annem, babam
topraktır." cümlesi çiçeğin bizzat ifadesidir.
Örnek 4
Dal bir
gün dedi ki tomurcuğuna:
"İçimde kanayan yara gibisin."
Konuşturulan varlık: Dal
Konuşma cümlesi: İçimde kanayan bir yara
gibisin.
Edebi sanat: intak (konuşturma)
Örnek 5
Benim adım dertli dolap,
Suyum akar yalap yalap,
Böyle emreylemiş Çalap
Derdim vardır inilerim.
Bilinmeyen kelimeler: Çalap: Allah
"Dolap" sözcüğüne insana ait
özellikler verilerek "dolap" konuşturulmuştur. İntak (konuşturma)
sanatının olduğu yer ise "Derdim vardır, inilerim." cümlesidir.
Örnek 6
Akıl ersin, ermesin sevdama
Senden yanayım, dedi yeşeren dal senden
yana
(Arif Damar)
"Dal" insan gibi
konuşturulmuştur. "Senden yanayım, dedi yeşeren dal senden yana"
intak (konuşturma) sanatının olduğu konuşma cümlesidir.
Örnek 7
Küçük bir çeşmeyim
yurdumun
Unutulmuş bir dağında
Hiç kesilmeyecek suyum
Yıldızların aydınlığında
Boyuna akar dururum
(Cahit Külebi)
Yukarıdaki şiirde "çeşme"ye
insanlara ait özellikler verildiğinden intak (konuşturma) sanatı ortaya
çıkmıştır.
Örnek 8
Adam elini uzattı; tam onu koparacağı
sırada, mor menekşe:
"Bana dokunma!" diye bağırdı.
Mor menekşe insan gibi konuşturulmuştur.
"Bana dokunma!" intak (konuşturma) sanatının olduğu cümledir.
Örnek 9
Yıldızlar sönsün diyerek bağırdı
karanlıkta sümbül.
"Sümbül" burada konuşturulan
varlıktır. "Yıldızlar sönsün" konuşma cümlesidir.
Örnek 10
Sabahleyin kozasından bakan gelincikler
Sorar bu dünyaya:
-Ne istersin?
Kanatlanıp uçalım mı?
Çiçek olup açalım mı?
"Gelincikler" tıpkı bir insan
gibi konuşturulmuştur. "- Ne istersin? Kanatlanıp uçalım mı? Çiçek olup
açalım mı?" metinde intakın (konuşturma) olduğu yerlerdir.
Örnek 11
Kulağının dibinde haykırdı fırtına:
Isınmak istiyorsan toprağı çek sırtına.
Fırtına, "Isınmak
istiyorsan toprağı çek sırtına." sözüyle konuşturulmuştur.
Örnek 12
Çiğdem der ki: Ben âlâyım
Yiğit başına belâyım
Hepisinden ben alayım
Benden âlâ çiçek var mı?
"Çiğdem"
konuşturulan varlık durumundadır. İnsanın konuşma özelliği
"çiğdem"e verilmiştir. Böylece intak
(konuşturma) sanatı ortaya çıkmıştır.
Örnek 13
Bir dağ yamacında yeşil bir yonca
Üstünde yürüyen minik karınca;
Delice esince dağdan fırtına
Sanki kanat takmış gibi sırtına,
Uçtu da karınca çok çok uzağa,
Söylendi, 'ben nasıl düştüm tuzağa?'
(Ünal Beşkese)
"Yonca"
burada konuşturulan varlıktır. İnsana ait olan konuşmayı bizzat
"yonca" yaptığı için intak (konuşturma) sanatı oluşmuştur.
Örnek 14
Kurt ile At:
Kurdun biri bir
tarladan geçiyormuş, boydan boya arpa görmüş. Kurt ne yapsın arpayı? Yiyemez
ki… Bırakıp gitmiş. Yolda önüne bir at çıkmış. Onu görünce ben de seni
arıyordum, demiş. "Şurada arpa buldum, ama yiyemedim, sana sakladım,
bayılırım senin dişlerinin gıcırtısına. Gel, sen ye, ben de
seyredeyim." At, kanmamış bu sözlere: "Yahu" demiş, "ben kurtları
bilmez miyim? Sen arpa yiyebilseydin karnını doyurmak zevkini bırakır da
kulaklarının zevkini düşünür müydün?" demiş.
Bu metin, intak (konuşturma) sanatına
güzel bir örnek teşkil etmektedir. Metinde "kurt" ve "at"
konuşturulan varlıklardır. Cümleler, bizzat tırnak içine alınarak bu iki varlık
konuşturulmuştur.
Örnek
Horoz ile Tilki
Görmüş geçirmiş, anasının gözü bir horoz
Tünemiş bir ağacın dalına.
Kurnaz tilki, sesini yumuşatarak, ona
Dedi ki: "Kardeşçiğim, artık dostuz;
Barış oldu hayvanlar arasında.
Müjde getirdim sana, in de bir öpüşelim;
Ama Allah aşkına oyalanma
Çünkü bilirsin ya başımdan aşkın işlerim.
Oysaki siz serbestsiniz daima,
İşleri düşünmeyebilirsiniz;
Hem artık size yardım da ederiz.
Ama, kuzum, in de aşağıya bir
Doya doya öpeyim gözlerinden"
"Kardeşim" dedi, horoz. Bu mutlu
haberinden
Daha güzel bir haber almazdım şüphesiz.
Bu nefis
Bu mutlu haberinden.
Üstelik bunu senden öğrenmekle
Sevincim iki kat oldu. Ama, dur hele…
Bunu müjdelemek için olacak,
Bak iki tazı geliyor koşarak"
Hızlı da koşuyorlar; haydi ben ineyim de
Hep birden öpüşelim tazılar geldiğinde.
"Hoşça kal" dedi tilki,
"Yolum biraz uzunca
Kutlarız bu barışı yeniden
buluşunca."
Çabuk toplayıp tası tarağı,
Külhani bir anda tırmandı dağı.
Bir iş çıkmamıştı numarasından.
O sırada çalının arkasından,
İhtiyar horoz kıs kıs gülüyordu.
Oyunbazı oynatmak pek tatlı oluyordu.
(La Fontaine, çeviren: Orhan Veli Kanık)
Türk edebiyatına Orhan Veli Kanık
tarafından çeviri yoluyla kazandırılan La Fontaine'ye ait yukarıdaki manzum
parçada insana ait olan konuşma özelliği "horoz" ve "tilki"
tarafından yapıldığından intak (konuşturma) sanatı oluşmuştur.
Ayrıca bakınız
İntak (Konuşturma)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme