Orta Oyunu

"Kol oyunu, meydan oyunu, taklit oyunu" olarak da adlandırılan etrafı seyircilerle çevrelenmiş, sahne olarak kabul edilen bir alanda oynanan birden fazla aktörü olan müzikli, şarkılı ve danslı oyuna orta oyunu denir. 

Seyircilerin çevrelediği boş bir alanda oynandığı için oyuna bu isim yakıştırılmıştır. Kesin biçimini ve "orta oyunu" ismini 19. yüzyılda alır.

 
Orta Oyunun Özellikleri
 
  • Toplum ve çevrenin sorunlarını işleyen orta oyununda komedi ön plandadır. Orta oyununda "gülmece" unsuru tıpkı Karagöz oyunundaki yanlış anlamalara ve nüktelere dayanır.
  • Orta oyununda asıl kişiler Kavuklu ve Pişekâr'dır. Orta oyununda Hacivat'ın yerini Pişekâr, Karagöz'ün yerini Kavuklu alır. Pişekâr; kültürlü, yazar ve saray ağzıyla konuşan; Kavuklu ise oyundaki komik kişidir. Pişekâr'ı sürekli yanlış anlaması bu komikliği ortaya çıkarır.
  • Orta oyunu halkın ortak malıdır, yani ürünler anonimdir.
  • Orta oyunu oyunlarının yazılı bir metni yoktur. Doğaçlamadır. Oyunlar, tuluat yoluyla gerçekleşir.
  • Başlangıç (mukaddime), muhavere, fasıl, bitiş bölümlerinden oluşur.
  • Müzikli bir halk tiyatrosudur. Her oyunda bir saz grubu yer alır. Bölümler arası geçişlerde seyirci, şarkı, türkü eşliğindeki danslarla eğlendirilir. Zurna ve çifte nara gibi nefesli ve vurmalı çalgılar orta oyununda önemli müzik araçlarıdır.
  • Dans unsuru da orta oyununda önemli bir öğedir. Çengi, köçek ve curcunabazlar adlarını alan bu dansçılar müzik, şarkı ve türkülerle seyircileri eğlendirirler.
  • Orta oyununda Pişekâr ve Kavuklu dışında Acem, Arap, Kayserili, Frenk, Yahudi, Ermeni gibi tipler vardır.
  • Kadın kıyafeti giymiş erkek, orta oyununda "zenne" ismiyle isimlendirilir.
  • Oyunlar usta-çırak ilişkisi çerçevesinde intikal yoluyla devam eder.
  • Oyunun oynandığı yuvarlak veya oval şeklindeki alana "palanga" adı verilir.
  • Orta oyununda dekor ve kostüm oldukça sadedir. Dekor, yenidünya olarak isimlendirilen bezsiz bir paravandan ve dükkân olarak isimlendirilen iki katlı kafesten oluşur. Dükkân, işyeri olarak; yenidünya da ev olarak kullanılır. Dükkânda birkaç hasır iskemle ve bir tezgâh yer alır.
  • Orta oyununda Pişekâr, sürekli elinde bir şakşak tutar. Şakşak, çok amaçlı kullanılan bir araçtır. Pişekâr, bununla işleri yürütür. Oyunu yönetmede sürekli "şakşak"ı kullanır. Bunu bazen kırbaç niyetine kullanır bazen de bununla kapıyı açar.
  • Orta oyununda oyunlara göre çeşitli araçlar kullanılır. Örneğin berber oyununda berber aynası, koltuğu ve leğen yer alır.
  • Orta oyununda kalıplaşmış kostümler söz konusudur. Pişekâr, sürekli dört renkli ve dört dilimli bir külah giyer. Sırtında bir cüppe, ayaklarında ise pabuç bulunur. Kavuklu da Şam kumaşından bir entari, büyük dilimli bir kavuk ve ayağında pabuçla tanınır.
  • Orta oyununda farklı yöre, millet ve mesleklerden kişilerin meslekleri ve yöresel özellikleri taklit edilir. Bunlar, kıyafetleri, konuşma ve davranışlarıyla hemen tanınırlar. Kürt, Acem, Arap, Kayserili, Kastamonulu, Laz, Frenk, Yahudi, Ermeni bunlar arasında sayılabilir. Kayserili, kurnazlık; Laz, çok çabuk konuşan; Kürt, saf ve sakin kişilik özellikleriyle ön plana çıkar.
  • Mahalle Baskını, Terzi Oyunu, Yazıcı Oyunu, Büyücü Hoca, Hamam, Fotoğrafçı, Tahir ile Zühre, Kale Oyunu, Pazarcılar, Çeşme, Gözlemeci, Çifte Hamamlar, Kunduracı, Eskici Abdi orta oyununun başlıca oyunlarını oluşturur.
  • Geleneksel Türk tiyatrosunun en önemli oyunu kabul edilen orta oyunu çağdaş anlamda tiyatronun yerleşmesiyle önemini yitirse de Anadolu'da özellikle düğün ve bayramlarda oynanan köy orta oyunları birçok yerde varlığını sürdürmektedir.
 
Orta Oyununun Bölümleri

Karagöz oyununda olduğu gibi orta oyunu dört bölümden oluşur. Bunlar mukaddime (giriş), muhavere (tekerleme), fasıl ve bitiş şeklinde belli bir düzenle yer alır.

Mukaddime (Giriş): Orta oyunun giriş bölümüdür. "Öndeyiş" bölümü olarak da bilinir. Zurnacı, Pişekâr havasını çalar. Pişekâr, müzik eşliğinde ortaya çıkar izleyicileri selamlar. Zurnacıyla konuşup oynanacak oyunun adını bildirir. Zurnacı bundan sonra da Kavuklu havasını çalmaya başlar. Kavuklu ve Kavuklu arkası zurna sesiyle oyun alanına girerler. İkisi arasında kısa bir konuşma geçer. Bunlar Pişekâr'ı gördükleri zaman korkup birbirlerinin üstüne düşerler. 

Muhavere (Söyleşme): Bu bölüm, Kavuklu ve Pişekâr'ın tanışma konuşmasıyla başlar. İkisi tanıdık çıkarlar. İkisi de birbirlerinin sözlerini ters anlamaya başlar. Sonunda komik bir durum ortaya çıkar. Bu durum "arzbâr" olarak adlandırılır. Sonra bir tekerleme gelir. Kavuklu, başından geçen olağanüstü bir olayı Pişekâr'a anlatır. Pişekâr bunu gerçek bir olay gibi dinler. Bunun gerçek olmadığı, bir hayal olduğu da anlaşılır.

Fasıl (Oyun): Oyunun asıl bölümüdür. Asıl oyun bu bölümde ortaya konur. Fasıl, bölümünde iki olay olur genellikle. Birincisi dükkân dekorunda gelişir. Burada Kavuklu iş aramaktadır. Pişekâr ona iş bulur ve olaylar bu vadide devam eder. İkincisi de ev dekorunda geçer. "Zenne" denilen kişilerin ev aramaları ve Pişekâr'ın onlara ev bulmasıyla sonuçlanır. Fasıl bölümünde Pişekâr ve Kavuklu dışında Laz, Ermeni, Arnavut, Rum, Frenk, Fransız gibi tipler kendi şiveleriyle konuşturulur. Bunların bu konuşma ve giydikleri kıyafetler komedi öğesini oluşturur.

Bitiş: Oyunun son bölümüdür. Çok kısa sürer. Kavuklu ve Pişekâr birkaç söz söylerler. Pişekâr, oyunun bittiğini ilan eder. İzleyicilerden "Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola." diyerek özür diler. Pişekâr, sıradaki oyunun adını, yerini ve zamanını açıklar. Kavuklu ve Pişekâr müzik eşliğinde alandan ayrılırlar.

 

Orta Oyununda Oyun Alanı


Etrafı seyirci kitlesiyle çevrili geniş bir alan söz konusudur orta oyununda. Açık alan oyunu olarak da bilinen orta oyunu, yer yer iklim şartlarına göre kapalı yerlerde de oynanmıştır.

Orta oyunu alanına "palanga" denir. Bu alan bir daire biçimindedir. Aslında yumurtamsı bir alan olarak tanımlamak daha doğrudur. Oyun alanı iple gerilmiş kazıklarla belirlenir.

Zemin; çayır, çimendir. Oyuncuların giyim kuşamlarını bıraktıkları bir sandık da yer alır. Bu sandığa da "pusat" adı verilir. Oyun yerinin tam bitiş yerinde bir çadır yer alır ve oyuncular orada giyinirler.

"Yeni dünya" ve "dükkân" olarak isimlendirilen oyun yerinde iki parça dekor yer alır. Bunlar oyuna göre değişen iki üç katlı paravanlardır.

Dükkân, Kavuklu ile ilişkisi olan yerdir. Oyuna göre burası bazen kunduracı, bazen eskici, bazen fotoğrafçı bazen de çay evi olur. Buralarda Kavuklu'nun işsizlik sorunu giderilmeye çalışılır. Yeni Dünya ise ev, mekan olarak kullanılan bir yerdir.

 

Orta Oyunu Örneği

UÇMAK 

KAVUKLU: Sorma Tosuncuğum, bir felâket atlattım ki tarif kabul etmez...

PÎŞEKÂR: Aman, geçmiş olsun Hamdiciğim!
KAVUKLU: Geçmiş olsun ki, geçmiş olsun...
PÎŞEKÂR: Naklet bakayım, merak ettim.
KAVUKLU: Canım, geçende fırtına çıkmadı mıydı?
PÎŞEKÂR: Evet, hatta ben korkudan evin bodrumuna kaç­mıştım; sen nerede idin?
KAVUKLU: Ben göklerde...
PÎŞEKÂR: Deme!..
KAVUKLU: Nasıl deme!.. Hâlâ tir tir titriyorum... Hasım hasım yanıyorum...
PÎŞEKÂR: Sakın sıtma olmasın?
KAVUKLU: Sıtma kaç para eder!..
PÎŞEKÂR: Vâh, vâh!.. Aman Hamdiciğim, anlat bakayım...
KAVUKLU: İşte, o fırtına sabahı idi. Rüzgâr daha pek o kadar esmiyor, yağmur azar azar çiseliyordu. Evden şemsiyeyi al­dım; açtım: Dırağman, Fethiye yolunu tuttum. Fâtih Meyda­nına geldim, rüzgâr ziyâdeleşti.
PÎŞEKÂR: Açık, yüksek yerde öyledir.
KAVUKLU: Baktım ki şemsiye dikilmeğe başladı, nerede ise elimden kurtulacak... Sıkı sıkı sapına sarıldım.
PÎŞEKÂR: Allah vere de bocalamayaydın!
KAVUKLU: Bocalamak nerede?.. Rüzgâr sertleştikçe sert­leşti, şemsiye dikildikçe dikildi.
PÎŞEKÂR: Aman!
KAVUKLU: Amanı zamanı yok... Bir aralık vücûdümde bir ha­fiflik duydum. Dikkat ettim ki Fâtih Camii'nin kapısının üstü ile bir hizâye gelmişim... Kurşunlar bana doğru...
PÎŞEKÂR: Ne diyorsun? Yat aşağı... Maazallah bir tanesi isa­bet etti mi
KAVUKLU: Tosun, sen bunamışsın! Tüfek kurşunu değil... Kubbe kurşunları...
PÎŞEKÂR: Hay Allah müstehakını versin... Yüreğim hop etti!
KAVUKLU: Benimkini sorma, neler etti? Ben, hâlâ yürüyorum zannediyordum. Bir de göz ucu ile bakayım ki ayaklarım yer­den kesilmiş, ben, on beş arşın yükselmiş değil miyim?
PÎŞEKÂR - E..yl... Sonra?..
KAVUKLU: Sonrası, büyük kubbe, derken şerefesi, alemleri...
PÎŞEKÂR: Yâ düşseydin?..
KAVUKLU: Kabil mi? Şemsiyenin sağlam olduğunu biliyor­dum. Artık aşağılara bakmıyordum. Gözlerim kararır diye kor­kuyordum. Uç babam, uç...
PÎŞEKÂR: Oh, ben senin yerinde olsam çaylak maylak, ak­baba kovalar, yakalardım.
KAVUKLU: O havada rast gelirsen...
PÎŞEKÂR: Aman Hamdiciğim, bir şeyi daha merak ettim... Yolu nasıl buluyordun? Pusulan var mıydı?
KAVUKLU: Pusulam yoktu amma, cebimde, kâğıdının üzeri haritalı cigara kâğıdı vardı; çıkarıp bakıyordum.
PÎŞEKÂR: Acaba, nerelere kadar gittin?
KAVUKLU: Düz gitseydim, muhakkak Şam'ı bulmuştum... Fa­kat dik gittiğim için, haritadan bulunduğum noktayı ta'yin et­tim ki Çukurbostan üzerindeyim.
PÎŞEKÂR: E... Ne ise?.. Pek o kadar uzun değil.,.
KAVUKLU: Evet... Ne diyordum...
PÎŞEKÂR: Çukurbostan üzerindeyim, diyordun!
KAVUKLU: Hâ... Bir de, rüzgâr birdenbire kesilmez mi? Baş­ladım inmeğe...
PÎŞEKÂR: Aman!..
KAVUKLU: Aman ki aman... Tam yarı yola kadar indim, gü­neş de çıktı... Çıkar çıkmaz gözlerim kamaştı... Ne oluyorum demeğe kalmadı, şemsiye 'Paff!' dedi, delindi...
PÎŞEKÂR: Eyvah!..
KAVUKLU: İşitiyordum, mahalle çocukları, "Gökten adam yağı­yor!" diye bağırıyorlardı. Onları dinleyeyim derken şemsiye ter­sine döndü. Harita elimden düştü. Ben de kendimi bıraktım.

Açıklama: Orta oyununda temel amaç seyircilere hoşça vakit geçirmektir. Onları eğlendirmektir. Yukarıdaki metinde de Kavuklu, şemsiyesiyle birlikte fırtınalı bir günde nasıl uçtuğunu abartarak dile getirmeye çalışmaktadır. Metnin komik unsurunu da bu abartılı anlatım oluşturur. Pişekâr, bunu bir gerçekmiş gibi heyecanlı bir şekilde dinler. Arada ilginç ilginç sorular da sorar. Nihayetinde ise olayın bir rüya olduğu ve gerçek olmadığı ortaya çıkar.

Ayrıca bakınız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder