TOLSTOY (1828-1910)

1854'te yapılan Kırım Savaşı'na subay olarak katılır. Bir ara Almanya, Fransa ve İsviçre'yi kapsayan bir tura çıkar. Bu arada Avrupa'daki eğitim sistemini inceleme fırsatı bulur. Daha sonra Rusya'ya dönen Tolstoy, Kendi çiftliğinde köylü çocukları için bir okul açar. 1862'de eski bir aile dostunun kızı olan Sofia Behrs ile evlenir. Eşiyle oldukça mutlu bir aile hayatı sürer. Edebi çalışmalarında eşinden çok büyük destek alır.
Tolstoy, yüzünün çirkin olmasından son derece muzdariptir. İlk
gençlik yıllarında bu çirkinliği kapatmak için sakal bırakır. Kısa boylu ve
tıknaz bir yapıya sahip olan Tolstoy'un kalın kaşlarının altında müthiş
derecede kişileri büyüleyen keskin bakışları vardır. Gorki, bu özelliğine
dikkat çekmek için: "Tolstoy'un gözlerinde yüzlerce göz
gizlidir." demiştir.
Tolstoy, Rusya'nın ve dünyanın en büyük romancılarından biridir.
Dünya çapında bir sanat ve fikir adamıdır. Realizm akımının kurallarına bağlı
kalan Tolstoy, eserlerinde kişilerin ruhsal çözümlemelerini, toplumdaki düzensizlikleri ve
eşitsizlikleri yansıtır. Rus köylüsünün perişan, yoksul durumu onun dikkatini
çeker. Bu duruma çok üzüldüğünden özellikle köylülerin dünyasını yazar. Mülkiyet
konusunda Marksizm'den etkilenerek bütün servetini yoksul köylülere dağıtmaya
çalışır. Eserlerinde köylü kesimini konu edinmiş onlar gibi yaşamaya gayret
etmiştir. Bir eğitimci ve filozof olarak da ün yapmıştır. Amacı ahlaksal bir temele ulaşmada yapıtlarıyla aracı olmak olan Tolstoy, eserlerinde
ahlakçı bir üslup sergiler.
Fransızcasını oldukça ilerleten Tolstoy, Voltaire ve Rousseau'yu
okumuş bunlardan oldukça etkilenmiştir.
Tolstoy,
asker olmaktan hiçbir zaman mutlu olmayan biridir. Bu mutsuzluğu zaman zaman nefret
derecesine varır. Tolstoy, sürekli olarak hayatın gerçek anlamı üzerinde kafa
yorar. 1855'te kaleme aldığı günlüğünde hayatın gayesi olarak gördüğü
düşünceleri için: "İnsanı şaşkına
çevirecek büyük bir fikrim var... İnsanoğlunun gelişmesine uygun yeni bir din
kurmak; Hz İsa'nın dini... Pratik bir din, gelecek için mutluluk vaat etmiyor.
Sadece bu dünya üzerinde mutluluğu sağlıyor... Din aracılığıyla insanoğlunun
birlik olması için bilinçli bir şekilde çalışmak..." ifadelerini sarf der. Bu
düşüncelerini aradan 24 yıl geçince uygulama şansı bulur.
Tolstoy, kendisine en
büyük ünü kazandıran ve en güçlü iki eseri olarak kabul edilen "Savaş ve Barış"
ile "Anna Karenina" romanlarını 1865-1875 tarihleri arasında yazar. Nikahtan
hemen sonra kaleme aldığı Dünya edebiyatının başyapıtlarından olan "Savaş ve
Barış" eserinin yazımı tam 7 yıl sürer. ''Savaş ve Barış'' eseri ona büyük
ün kazandırır.
"Savaş ve Barış" romanı Napolyon Savaşları
sırasında kaleme alınır. İlk büyük yapıtı olan bu roman kimi yazarlarca
dünyanın en büyük romanı olarak da kabul edilir. Eser, Tolstoy'un dehasının bir
ürünüdür. Roman, çok geniş ve detaylı olduğundan tarihi belge
niteliği taşır. Tolstoy, iki soylu ailenin tarihsel süreçle çizilen alın
yazıları çerçevesinde kurgulanan romanı Volkonski'lerin arşivlerinden
esinlenerek yazar. Geniş bir zaman sürecinden bahsedilen eserde beş yüzden
fazla kişi yer alır. Tolstoy, eserde Çarlık Rusya'sının aristokrasi kesiminin
zaaf ve çelişkilerini dile getirir. Bunu da Rus halkının sahip olduğu bakış
açısıyla işler. Kişilerin acılarına değinir. Hem savaşta hem barışta dürüstlük
ilkesinden taviz vermeyen kahramanlar, çıkar gruplarının ince hesapları, iyiliğin Buzokov'un şahsında öncelenmesi bu roman aracılığıyla işlenir.
"Anne
Karenina" Tolstoy'un ikinci büyük dev yapıtıdır. Tolstoy, bu eserini 1877'de
yayımlar. Rus aileleri mutsuzluğa sevk eden nedenleri araştıran yazar eserde
bir şekilde insanın kendisini sorgulamasına ortam hazırlar. Rusya'nın o
dönemdeki aristokrat kesimini en doğru yönleriyle yansıtan bir roman olarak öne
çıkar. Anna Karenina'da Tolstoy, normal bir evliliğin sonucunda oluşan mutluluk
ile evlilik dışı bir aşkın neden olduğu hayal kırıklıklarını mukayese
(karşılaştırma) yoluna gider. Anna Karenina, dönemin Rusya'sında görev alan üst
düzey bir memurun hanımıdır. Anna Karenina hovarda olan Vronski ile bir
ilişkiye girer. Sonları da hazin olur. Tolstoy, sağlam ilişkilere dayanan bir
evliliği de Kiti ve Levin'in şahıslarında işler. Tolstoy, Anna Karenina'nın temsil ettiği aristokrat kesimin köksüzlüğünü ortaya
koyar.
Tolstoy,
1880'li yıllarda çok büyük bir moral çöküntüsüyle karşı karşıya kalır. Bu
dönemde Ortadoks Kilisesi'ne, ölümsüzlük düşüncesine ve siyasal
iktidarı yadsıyan yeni bir düşünsel döneme girip kendine has Hristiyanlık
anarşizmi geliştirmeye başlar. Bazı makalelerin yayımlanmasından sonra 1901'de
kilise tarafından aforoz edilir. "İvan İlyiç'in Ölümü", "Hacı Murat" ve son
büyük romanı olarak sayılabilecek "Diriliş"te bu manevi arayış
söz konusudur. Dogmalar ve kilise bu eserlerde yerilir.
Tolstoy, 1900'lerden sonra vaktinin çoğunu dini düşüncelere ayırır.
Yıllar önce oluşturduğu bu din fikrini bu dönemde uygulamaya karar verir. Son
anına kadar insanlığın din olgusu vasıtasıyla birlik olması uğruna çaba gösterir.
Kendi hayatında da bu inancı uygulamak için sürekli bir çaba gösterir.
Düşüncelerinden dolayı kilise tarafından aforoz edilir. Esasında çok zengin bir
aile ortamında doğan Tolstoy, isteseydi Rusya'nın en seçkinleri arasında gününü
gün edebilirdi. Oysa Tolstoy, mutluluğu ilk gençlik yıllarından itibaren
sürekli olarak maneviyatta aramıştır.
Tolstoy, ömrünün son yıllarında bir kış gününde aile içi
sorunların neden olduğu bir küskünlük neticesinde evini bırakıp yollara düşer. Zatürre
hastalığına yakalanır. 20 Kasım 1910'da 82 yaşındayken Rusya'nın Astapovo
şehrinde ıssız bir tren istasyonunun yanında ölü olarak bulunur. Cenazesi binlerce
köylünün katılımıyla defnedilir. Tolstoy'un ölümünün üzerinde geçen bir asra
rağmen eserleri hala onlarca dilde binlerce insanla buluşmaktadır.
En Önemli Eserleri
Roman
Savaş ve Barış
Roman
Savaş ve Barış
Anne Karenina
Diriliş
İvan İlyiç'in Ölümü
Hacı Murat
Kazaklar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme