A Harfi ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları

Aba altında er yatar: Giyim kuşam, insanın kişiliğine bir ölçü olamaz.
 
Aba vakti yaba, yaba vakti aba: İhtiyaçlar, vaktinden önce, ucuz olduğu zaman karşılanmalıdır.
 
Abanın kadri yağmurda bilinir: Bir şeyin değeri ancak ona ihtiyaç duyulduğunda anlaşılır.
 
Abdal ata binince bey oldum sanır: Görmemiş kişi, rastlantı olarak layık olmadığı bir yere kavuşsa eski durumunu çabuk unutur.
 
Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz: Abdal işsiz güçsüz olduğundan çocukta da gelecek düşüncesi olmadığından her ikisi de eğlence ve oyunu çok sever.
 
Abdal (derviş) tekkede, hacı Mekke'de bulunur: İlgi duyulan şey neredeyse kişi de orada bulunur.
 
Abdala "kar yağıyor" demişler, "titremeye hazırım" demiş: Sıkıntı içinde yaşayan kimseler, önlerine çıkan zor şartlardan endişelenmezler. Onlar bu şekilde yaşamaya alışıktırlar.
 
Abdalın dostluğu köy görününceye kadar: Size çıkarı için yakınlık gösteren kişi, işini yürütecek başkasını bulunca sizinle ilgisini keser.
 
Abdalın karnı doyunca gözü yolda olur: Menfaatçi kimsenin arkadaşlığı işi bitinceye kadardır.
 
Abdest müminin silahıdır: Abdest Allah'ın emri olan namaz için bir hazırlıktır. İbadet için abdest alan kişi de Allah'ın emrine uyduğu için maddi ve manevi kötülüklere karşı silahlanmış olur.
 
Abdestsiz sofuya namaz mı dayanır: Kurallar esas alınmadıktan sonra kişilerin yapacağı işin sonu olmaz.
 
Acele ile menzil alınmaz: Sabırsız davranmakla daha çabuk sonuç, başarı elde edilmez.
 
Acele ile yürüyen yolda kalır: İş yaparken acele eden kişi işini bitiremez. İşi yarım kalır.
 
Acele işe şeytan karışır: Bir işe başlarken o işin olumlu ve olumsuz yönlerini düşünerek işe girmeliyiz. Hesapsız, acele ile hareket edersek zararlı çıkabiliriz.
 
Acele işin sonu pişmanlık: Bir işte çok acele edildiği zaman istenilen sonuç ortaya çıkmaz.
 
Acemi katır kapı önünde yük indirir: Anlayışsız ve beceriksiz kişi, yapmakta olduğu işi en kötü durumdayken bırakır gider.
 
Acemi nalbant gâvur eşeğinde öğrenir: Mesleğinde usta olmamış kimseler ilk işlerinde malzemeyi gözden çıkarabilecek şekilde davranırlar.
 
Acı acıyı keser su sancıyı: Bir güçlüğü yenmenin yolu farklı zor bir yola başvurmaktır.
 
Acı patlıcanı kırağı çalmaz: İşe yaramayan bir kimsenin bozulacak bir şeyi de yoktur. Bu nedenle zararlı etkenler ona tesir etmez.
 
Acı söz insanı dininden çıkarır, tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır: Kötü söz insanı sinirlendirerek kötü davranışlara sürükler. Fakat tatlı dil, iyi söz en tehlikeli düşmanı bile yola getirebilir.
 
Acıkan doymam, susayan kanmam sanır: Bir şeyin yokluğunu uzun süre çeken kimse o şeye kavuşsa da elindekinin kendisine yetmeyeceğini sanır. O şeyden kolay kolay tatmin olmaz.
 
Acıklı başta akıl olmaz: Büyük sıkıntı içinde bulunan bir kişinin yaptığı işte isabet olmaz.
 
Acıkmış kudurmuştan beterdir: Çok aç kimse ihtiyacını karşılamak için etrafa zarar verebilir. Açlık duygusu, mücadele edilmesi oldukça zor bir duygudur.
 
Acından kimse ölmemiş: İnsan, zaman zaman işsiz olabilir ama mutlaka bir geçim yolu bulur. Hiç kimse aç kalmaz.
 
Acındırırsan arsız olur, acıktırırsan hırsız olur: Eğitimde çok dayak çocuğu arsız eder, bir süre sonra artık dayak çocuğa tesir etmez olur. İhtiyaçları karşılanmazsa kişinin kişi bunları gizlice temin eder, hırsız olur.
 
Acıyan uyumuş, acıkan uyumamış: Açlık her türlü sıkıntıdan kötüdür. Bu durumu düşünerek yoksullara yardımda bulunmalıyız.
 
Aç aç ile yatınca arada dilenci doğar: Karı ve koca her ikisi de yoksul olursa bunların çocukları da yoksul olur.
 
Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez: Açlık, insanı bilinçsiz ve mantıksız hareketlere zorlar. Çocuk da mümkün olup olmayacağına bakmadan zamanlı zamansız bir şeyler ister.
 
Aç anansa (atansa) da kaç: Aç olan kişi her kötülüğü göze alır.
 
Aç aslandan tok domuz yeğdir: Açlık katlanılamayacak bir duygudur. Açlığını gideremeyen her kötülüğü göze almıştır.
 
Aç at yol almaz, aç it av almaz: İş yapacak kimselerden verim amaçlanıyorsa onlar aç, yoksul bırakılmamalı, onların bütün ihtiyaçları karşılanmalıdır.
 
Aç ayı oynamaz: Bir kimseden görev bekliyorsak önce onun geçimini sağlamaya yardımcı olmak gerekir.
 
Aç domuz darıdan çıkmaz: Kötü niyeti olan ve ihtiyacı olan kimse yalnızca ihtiyacını gidermeyi düşünür. Bu esnada neye zarar verdiği aklına gelmez.
 
Aç doymam, tok acıkmam sanır: Uzun süre yokluk içinde kalan aç bir insan yetmeyeceği duygusuyla her şeyi ister. Varlıklı insan ise var olanla yetinir. Sahip olduklarının bir gün gelip biteceğini düşünmez.
 
Aç elini kora sokar: Aç insan, ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla canı pahasına tehlikeye atılmaktan korkmaz.
 
Aç esner, âşık gerinir: Herkes mevcut koşula göre davranışta bulunur.
 
Aç gezmekten tok ölmek yeğdir: Aç yaşamanın hiçbir tadı yoktur. Ölürken dahi tok olmak yeğlenir.
 
Aç gözünü, açarlar gözünü: Her zaman uyanık ve dikkatli olmalıyız, yoksa başkaları bizi aldatabilir.
 
Aç it fırın duvarını deler: Aç olan her zorluğu, imkânsızı göze alır.
 
Aç karın katık istemez: İhtiyaçları fazla olan kimse lüksü aramaz. En değersiz nesne dahi ona güzel görünür.
 
Aç ne yemez, tok ne demez: Aç olan kimse karnını doyurmak için ne bulursa yer. Bolluk içinde olan kişi de en güzel şeylerde bile kusur bulur, çekinmeden her şeyi söyler.
 
Aç ölmez, gözü kararır; susuz ölmez, benzi sararır: Yoksulluk, kişiyi öldürmez fakat çeşit çeşit üzüntü ve sıkıntılarla karşı karşıya bırakır.
 
Aç tavuk rüyasında darı görür: Yoksul kimse işsizlikten hayale dalar ve kendisini çok zengin bir yaşantı içinde hayal eder.
 
Aç yanında sarpın kurcalanmaz: Bir şeyden yoksun kimsenin yanında o özellik ile ilgili dikkat çekici davranışlarda bulunmamak gerekir.
 
Açık kaba it değer: Korunması gerekli şeyleri muhafaza altına almazsak onlara zarar gelebilir.
 
Açık yaraya tuz ekilmez: Acı çeken bir kimsenin üzüntüsünü artırıcı söz ve davranışlardan çekinmek gerekir.
 
Açılan solar, ağlayan güler: Hiçbir durum olduğu gibi kalmaz, zamanla değişir. Güzel çirkinleşir, üzüntülü olan mutluluğa kavuşur. Her şey bir değişimden geçer. Güzel çirkin; yoksul da zengin olabilir.
 
Açın gözü ekmek teknesindedir: Kişinin öncelikli amacı, kendisi için gerekli, yokluğunu çektiği şeye sahip olmaktır.
 
Açın halini tok bilmez, hastanın halini sağ bilmez: Kendisi tok olan, ihtiyaç içinde olmayan kimse yoksulun durumunu bilemez. Sağlam, sıhhatli kimse de hastanın ızdırabını bilemez.
 
Açın imanı olmaz: Aç olan kimse her şeyi yapar. Onda insaf ve kural olmaz.
 
Açın koynunda ekmek eğleşmez: Geliri ile ancak geçinen kimse eline geçeni hemen harcar. Geleceği için bir şey biriktirmez.
 
Açlık ile tokluk arası yarım yufka: Yoksulluğu ve zenginliği çok da büyütmemeliyiz. Önemli olan ihtiyaçlarımızı karşılayabilmektir.
 
Açlık sofuluğu bozar: Açlık, dürüst, dindar kimseye bile kötülük yaptırır.
 
Açma sırrını dostuna da söyler dostuna: Size verilen bir sır sizde kalmalıdır. Kişi bu sırrı bir dostuna söylerse her yana yayılır, sır olmaktan çıkar.
 
Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü: Karşımızdakini kızdıracak sözler söylersek o da bizimle ilgili kötü durumları ortaya atar.
 
Aça dokuz yorgan örtmüşler, yine uyuyamamış: Bir gereksinimi olan kişinin o gereksinimi karşılanmazsa rahata kavuşmaz.
 
Ada bana, adayım sana: Sen başkasına yardımcı ol, iyilik yap ki o da sana yardım etsin, dostluk göstersin.
 
Adalet ile zulüm bir yerde barınmaz: Hak, hukuk ve doğruluğun bulunduğu yerde zulüm olamaz.
 
Adam adama yük değil can gövdeye mülk değil: Yanımıza her kim gelirse yanımızda sürekli kalmaz. Onun için onu yük olarak görmemeliyiz.
 
Adam adamdır, olmasa da pulu; eşek eşektir, olmasa da çulu: Zengin olmak insanın değerini artırmaz.
 
Adam ahbabından bellidir: Kişi arkadaşından belli olur.
 
Adam olana bir söz yeter: Kendini bilen iyi insanlar için sözü bir kez söylemek yeterlidir.
 
Adamakla mal tükenmez: Hayır işlerine para vermeyi vaad etmekle yardımsever görünmekle cömertlik yapılmış olmaz.
 
Adamın adı çıkacağına canı çıksın: Toplumun bir insan hakkında verdiği yargı çabucak değişmez. Eğer bir adamın adı kötüye çıkmışsa bu durum onun için katlanılmazdır, süreklidir.
 
Adamın alacası içinde, hayvanın alacası dışında: Hayvanların özellikleri görünüşlerinden belli olur. İnsanların kötü huylu olup olmadıkları dışarıdan bakılmakla anlaşılmaz.
 
Adamın iyisi alışverişte belli olur: Alışveriş sırasında hileye başvurmayan yalan söylemeyen ahlâksız yollara sapmayan kimse iyi biridir.
 
Adamın iyisi iş başında belli olur: Kişinin gerçek değeri işindeki başarısı, çalışması ve çevresindekilere karşı davranışlarıyla ölçülür.
 
Adamın yere bakanından, suyun ağır akanından kork: Niyetini belli etmeyen kimseler ağır akan suya benzerler. İçlerindeki kötülükleri hissettirmezler, dolayısıyla asıl onlardan korkulmalıdır.
 
Âdemoğlu çiğ süt emmiştir: Başlangıcından bu yana nankörlük, iyiliğe karşı kötülük insanoğlunun değişmez bir sıfatı olmuştur hep.
 
Ağa borç eder, uşak harç: Çalışan hizmetçiler için paranın nereden geldiği değil olması önemlidir. Efendisi para sıkıntısı çekse de bu onu ilgilendirmez.
 
Ağaca balta vurmuşlar "sapı bedenimden" demiş: Kişilere en büyük kötülük kendi yakınındaki insanlardan gelir.
 
Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur: Küçükler büyükleri taklit eder, onların yaptıklarını yaparlar. Bu nedenle çocuklara iyi örnek olmalıyız.
 
Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür: Kişi, yaptığı işte sırtını başkasına verip ona sürekli güvenmemelidir. Onların hepsi geçicidir. Kalıcı olan insanın kendisidir.
 
Ağacı kurt, insanı dert yer: Ağaç kurdu, bir ağacı içten içe yiyerek onu çürütür. Dert ve üzüntü de insanı içten içe yiyip bitirir.
 
Ağacın kurdu içinde olur: Toplulukları yıkan unsurlar kendi içinde sinsi sinsi çalışarak bunu yaparlar.
 
Ağaç ağaç içinde büyür: Kişilerin yetişip olgunlaşması çevresinde yetişmiş ve rehber olan kişiler sayesinde olur.
 
Ağaç düşse de yakınına yaslanır: Zor ve sıkıntılı zamanlarda kişilere yakınları destek olur.
 
Ağaç kökünden yıkılır: Bir işin tam bozulması temelinden kaynaklanır.
 
Ağaç ucuna yel değer, güzel kişiye söz değer: Güzel insanlar konuştukları zaman herkes onları dinler, söz onlara yakışır.
 
Ağaç yaprağı ile gürler: İnsan ailesi ile bir bütün olup varlık gösterebilir. Bunlar olmazsa meyvesiz bir ağaç gibi kurur ve verimsiz olur.
 
Ağaç yaş iken eğilir: Ağaca daha yaşken istenilen şekil verilebildiği gibi çocuk terbiyesine de küçük yaşta başlanılmalıdır.
 
Ağaçtan maşa olmaz: Yeteneksiz kişiler önemli işleri beceremez.
 
Ağanın alnı terlemezse ırgatın burnu kanamaz: Patron (işveren), işçiyle birlikte çalışmalı ki işçi var gücüyle işine sarılsın.
 
Ağanın eli tutulmaz: Malı mülkü fazla olan kişiler, bağış yaptıklarında hatırı sayılır bağış yaparlar.
 
Ağanın gözü ata tımardır: Denetim ve gözetim, işlerin düzgün yapılması için şarttır.
 
Ağaran baş, ağlayan göz gizlenmez: Yaşlılık ve üzüntünün belirtileri ortada olduğu için bunlar gizlenemez.
 
Ağılda oğlak doğsa ovada otu biter: Yüce Allah, canlıyı yaratırken onunla birlikte rızkını da gönderir.
 
Ağır basar yeğni kalkar: Ağırbaşlı, kendini taşıyan kimseler herkesten saygı görür, ağırbaşlı olmayanlara hiç kimse saygı göstermez.
 
Ağır başa, yeğni kalkar: Ağırbaşlı kişilere herkes saygı gösterir.
 
Ağır giden yol alır, hızlı giden yolda kalır: İşte ilerlemek isteyen acele edip telâşa düşmemeli, yavaş fakat emin adımlarla yoluna devam etmelidir.
 
Ağır git ki yol alasın: Kişiler yaptıkları işlerde acele etmemelidirler. O zaman sağ selamet sonuca ulaşırlar.
 
Ağır kazan geç kaynar: Kalın kafalı kişiler konuyu oldukça geç kavrarlar. İşinde atalet, tembellik gösterenler de işinden geri kalır.
 
Ağır ol batman gel: Ağırbaşlı ol ki değerin herkesçe üstün tutulsun.
 
Ağır taş batman döver: Ağırbaşlı kişi hiç kimsenin oyuncağı durumuna gelmez. Onu hırpalamaya kimsenin hiçbir zaman gücü yetmez.
 
Ağır taş yerinden oynamaz: Ağırbaşlı kişi hiç kimsenin oyuncağı durumuna gelmez. Onu hırpalamaya kimsenin hiçbir zaman gücü yetmez.
 
Ağır yongayı yel kaldırmaz: Ağır başlı bir kişiye her olay etki yapmaz, zarar vermez.
 
Ağlarsa anam ağlar, başkası yalan ağlar: İnsanı tümüyle tam olarak anlayan annesidir. Diğer kişilerin ağlamaları içten değil yapmacıktır.
 
Ağlamayan çocuğa meme vermezler: Hakkını aramasını bilmeyen kimsenin işi görülmez.
 
Ağlatan gülmez: Başkalarına zulmeden sıkıntı oluşturan kimselerin kötülükleri karşılıksız kalmaz. Bunlar yaptıklarının karşılığını bir gün öderler.
 
Ağlayanın malı gülene hayır etmez: Zorla birisinin malını elinden alan kimse asla o maldan hayır görmez.
 
Ağrısız baş mezarda gerek: Dertsiz insan ancak mezarda bulunur.
 
Ağustosta gölge kovan, zemheride karnın ovar: Vakit ve fırsat varken çalışmayıp vaktini boş geçirenler sonunda aç ve perişan olurlar.
 
Ahlatın (armudun) iyisini ayılar yer: Çok güzel şeyler çoğunlukla ona layık olmayan kişileri bulur.
 
Ahmak gelin yengeyi halayığı sanır: Ahmak kişiler, kendisini korumakla hizmet etmekle görevli kişiye saygısızca davranır. Böylece aldığı hizmetten mahrum olur.
 
Ak akçe kara gün içindir: Kazancımızın bir kısmını sıkıntılı günler için saklamalıyız.
 
Ak gün ağartır, kara gün karartır: Mutlu yaşantılar kişileri sürekli dinç tutar. Kötü günler ise kişileri yıpratır.
 
Ak koyunun kara kuzusu da olur: Güzel görünen bir işin, girişimin kötü yanları da bulunabilir. Arkadaşlarımızın ve yakınlarımızın bazı kusurlu tarafları da bulunabilir.
 
Akacak kan damarda durmaz: Zarara uğramak kaderimizde varsa onu önlemek mümkün değildir.
 
Akan su yosun tutmaz: Akan su sürekli hareketli olduğu için bu suda yosunlama olmaz. Aynen bunun gibi de çalışan kişi de tembellikten kurtulur.
 
Akarsu çukurunu kendi kazar: Kendisinde bir şeyler yapma isteği olan kişiler mutlaka uygun bir çalışma alanı bulur.
 
Akarsu pislik tutmaz: Hareketli, akışkan şeyler sürekli temiz olur.
 
Akıl akıldan üstündür: Önemli şeylerde yetkin kişilere danışmaktan kaçınmamak gerekir.
 
Akıl için yol birdir: Doğru düşünenlerin vardıkları sonuç tektir.
 
Akıl kişiye sermayedir: Akıl, yerinde kullanılırsa istenilen sonucu elde etmek kolaylaşır.
 
Akıl para ile satılmaz: Akıl, kişilerin doğumla beraber getirdikleri bir şeydir. Sonradan kazanılan veya para ile alınabilecek bir nesne değildir.
 
Akıl yaşta değil baştadır: Akıllı olmanın yaş ile alakası yoktur. İnsanın yaşlanması, daha akıllı olacağı anlamına gelmez.
 
Akılları pazara çıkarmışlar, herkes kendi aklını almış: İnsan, her zaman başkalarına oranla kendini daha çok beğenir. Her şeyi herkesten iyi bildiğini düşünür.
 
Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır: Akılsız kimse, dostu için iyilik düşündüğü halde yaptığı işin kötülüğünü bilmeden dostuna zararlı olabilir. Hâlbuki düşmana karşı tedbirli olduğumuz için düşman akıllı da olsa bize zarar veremez.
 
Akıllı düşününceye kadar deli oğlunu evirir: Çok fazla düşünmek bazen yapacağımız işin geç ortaya çıkmasına neden olabilir. Karar verebilmek önemlidir.
 
Akıllı köprü arayıncaya dek deli suyu geçer: Tedbirli kişiler, her şeyde bir sonuca varmak için sağlam bir yol arar. Hemen karar vermez. Yeterince düşünmeden karar alan kimse, tehlikeyi göze alıp işe girişir ve sonuca hemen varır.
 
Akılsız başın cezasını ayaklar çeker: İşin başında olanların iyice düşünmeden verdikleri yanlış kararların sıkıntısını, zahmetini emir altındakiler çeker.
 
Akıntıya kürek çekilmez: Bir şeyin doğal akış yönünü değiştirmeye çalışmak boşunadır.
 
Akla gelmeyen başa gelir: İnsanlar hiç beklemediği bir anda farklı şeylerle karşılaşabilir. Bu şeyi daha önce hiç düşünmemiştir muhtemelen.
 
Aklı başa yaş getirir: Deneyim, yıllar içerisinde tecrübe edine edine elde edilir.
 
Aklına geleni işleme, her ağacı taşlama: Kişi aklına gelen her şeyi hemen yapmamalıdır. Bunun sonunu da düşünmelidir. Bazı işler kötü sonuçlar doğurabilir.
 
Akşama karşı gitme, tana karşı yatma: Akşamüstü yola çıkılmamalı, sabahın seher vaktinde de mutlaka ayakta olunmalıdır.
 
Akşamın hayrından sabahın şerri iyidir: Elden geldiğince işler akşam (geç saatlerde) yapılmamalıdır. Sabah görülmesi daha uygundur. Sabahleyin yapılacak iş kusurlu olsa bile akşam yapılacak işten daha iyidir.
 
Al elmaya taş atan çok olur: Güzel olanın veya üstün nitelikli kişilerin peşinden koşanlar çok olduğu gibi, onları kıskanıp kötülemeye çalışanlar da çok olur.
 
Al gömlek gizlenemez: Herkesin dikkatini çekerek iş yapan kimse, bunun gizli kalacağını sanmamalıdır.
 
Ala keçi her vakit püsküllü oğlak doğurmaz: Kıymetli şeylerden her zaman iyi verim elde edilmez.
 
Alçak uçan yüce konar, yüce uçan alçak konar: Kendini beğenen, herkesten üstünlük taslamaya çalışan asla sevilmez.
 
Alçak yer yiğidi hor gösterir: Bir kişinin kendini tam olarak gösterebilmesi için onun uygun, herkesin bildiği bir ortamda olması gerekir.
 
Âleme verir talkını, kendi yutar salkımı: Kendisinin inanmadığı, gereğini yapmadığı öğütleri başkalarına kolayca verir.
 
Âlemin ağzı torba değil ki büzesin: Başkalarının ne söyleyeceğine engel olmak oldukça güçtür.
 
Alet işler, el övünür: Bir kimse ne kadar usta olursa olsun, o iş için gerekli aletleri yoksa işinde başarı sağlayamaz.
 
Allah bilir ama kul da sezer: Bir işin iç yüzünü ya da nasıl bir sonuç vereceğini ancak Allah bilir. İnsan da kafasını kullanarak aşağı yukarı bir tahminde bulunabilir.
 
Allah dağına göre kar verir: Yüce Allah, kullarına ancak onun kaldırabileceği kadar yük verir.
 
Allah'tan umut kesilmez: Allah, kendisine inananları en umutsuz anlarında bile bir sebep oluşturup onları sevindirir, işlerini düzeltir.
 
Alıcı kuşun ömrü az olur: Herkese saldıran zarar veren onların sırtından geçinen kimselerin düşmanı çok fazla olur.
 
Alın yazısı değişmez: Kişi ne yaparsa yapsın kaderini değiştiremez.
 
Alışmış kudurmuştan beterdir:  Herhangi bir şeye alışık olan kişi bu alışkanlığından kolayca vazgeçemez.
 
Alışmış kursak, bulamacını ister: Bir kimse bir şeyden sürekli yararlanırsa ondan yoksun olmayı istemez.
 
Âlim unutmuş, kalem unutmamış: Bir insan ne kadar akıllı olursa olsun birçok şeyi unutabilir. Unutulmaması istenen şey bir yere yazılmalıdır.
 
Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste: İnsanlara zulmedip onların ahını almamalıyız. Böyle yapıldığında başımıza sürekli olarak felaketler gelebilir.
 
Almadığın hayvanı kuyruğundan tutma: Kişi, bir şeyi almayacaksa ona yakınlık gösterip ilgi göstermemeli, onu alacakmış gibi davranmamalıdır.
 
Altı olur, yedi olur, hep Allah'ın dediği olur: Kişi ne hesap yaparsa yapsın sonunda Allah'ın bizim hakkımızda takdir ettiği ortaya çıkar.
 
Altın anahtar her kapıyı açar: Paranın halledemeyeceği, ortadan kaldıramayacağı hiçbir engel yoktur.
 
Altın ateşte, insan mihnette belli olur: Altının değeri ateşe olan dayanıklılık ile ölçülür. Bir kişinin değeri de zorluklarla karşı karşıya kaldığı zaman ortaya çıkar.
 
Altın eli bıçak kesmez: İşinin ehli olan kimseyi hayat zorlukları kolay kolay etkileyemez. Bir an onu sarssa da yıkamaz.
 
Altın eşik, gümüş eşiğe muhtaç olur: Zenginliğe de makama da güvenilmemelidir. Bulunduğu mevkiye güvenip kendinden güçsüzleri küçük gören günün birinde sıkıntıya düşer. Onların yardımına muhtaç olabilir.
 
Altın pas tutmaz: Şerefli, temiz insana, hiç kimse leke süremez.
 
Altın yere düşmekle pul olmaz: Dürüst ve değerli bir kişi bulunduğu yüksek yeri (makam-mevki) yitirip önemsiz bir yerde bulunmak zorunda kalsa bile değerinden bir şey kaybetmez.
 
Altının kıymetini sarraf bilir: Bir şeyin gerçek değerini o konuda uzman olan kişiler daha iyi bilir.
 
Aman diyene kılıç kalkmaz: Bir kişi eğer birine sığınır, ona teslim olursa onun canına kıyılmaz.
 
Amca baba yarısıdır: Amca, yeğenine kendi çocuğuna gösterdiği ilgiyi gösterir. Çocuk da amcasına tıpkı babasına beslediği duyguları besler.
 
Ana gibi yâr, Bağdat gibi diyar olmaz: Şehirlerden Bağdat eskiden beri güzel, gözde şehirlerden biridir. Anne de insanlar içinde farklı bir yere sahiptir. Onun kadar çocuğuna gönülden bağlı bir kişi daha yoktur, olamaz.
 
Ana hakkı Tanrı hakkı: Çocukların annesine karşı olan sorumlulukları yüce yaradana karşı olan sorumlulukları gibidir.
 
Ana ile kız, helva ile koz:  Nasıl ki cevizle helvayı birbirinden ayırmak mümkün değildir. Anne ile kızı da birbirinden ayırmak mümkün değildir.
 
Ana kızına taht kurmuş, baht kuramamış: Kişinin anne ve babası kızlarını en güzel şekilde yaşatabilirler fakat kızlarının evlendikten sonraki mutluluğu için bir şey yapamazlar.
 
Ananın çıktığı dala kızı salıncak kurar: İnsanlar model alma yoluyla her şeyi öğrenir. Çocuklar da annelerini örnek alır.
 
Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al: Kızlar annesini model alarak yetiştikleri için günlük yaşantıda annelerine oldukça benzerler. Tıpkı bir bezin kenarının diğerinin göstergesi olduğu gibi.
 
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az: Anlayışlı kimseler herhangi bir konuşmadan ne denmek istendiğini kolayca anlarlar. Anlayışsız kişiler ise o söz ne kadar açık söylense ne kadar tekrarlansa yine de onu anlamazlar.
 
Anadan olur daya, hamurdan olur maya:  Hiçbir şey aslının yerini tutamaz. Yarım yamalak yapılan işlerden bir sonuç alınmaz.
 
Araba devrilince yol gösteren çok olur: Çok kimse tehlikeyi önceden haber vermez. Kötü sonuç meydana gelip iş işten geçtikten sonra akıl verenler, yol gösterenler çoğalır.
 
Araba ile tavşan avlanmaz: Her işte başarıya ulaşabilmek için uyulması gereken kurallar vardır. Bu kurallara uyulmadan yapılan çalışmalar iyi sonuçlar vermez.
 
Arayan mevlasını da bulur, belasını da: Bir insan neyi ararsa onu bulur. Yani hangi yoldan giderse o yolun yolcusu olur.
 
Ardıcın közü olmaz, yalancının sözü olmaz: Ardıç ağacında ateş çabuk geçer ve döküntü bırakmaz. Yalancı kişinin de sözüne asla güvenilmez.
 
Arı, bal alacak çiçeği bilir: İşini bilen kimse, nereye başvuracağını, isteğinin nereden gerçekleşeceğini bilir.
 
Arı kızdıranı sokar: Bir kimse öleceğini bilse de kendisini sinirlendiren kişiye saldırır.
 
Arı söğüdü, akıllı öğüdü sever: Kişiler ancak işine yarayan şeyleri benimseme yoluna giderler.
 
Arık ata kuyruğu yüktür: Güçsüz kişiler, hiç kimseye yardım edemezler.
 
Arık etten yağlı tirit olmaz: İşin ehli olmayan kişiden iyi iş, uygun ortamı olmayan bir şeyden güzel bir sonuç çıkmaz.
 
Arife tarif gerekmez: Bir iş konusunda bilgisi olan kişiye ayrıca açıklama yapmaya gerek yoktur. O, her şeyi zaten zamanında öğrenir.
 
Arkadaşını bana söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim: Kişi, her açıdan kendisine yakın bulduğu kişilerle birlikte olur. Onun için kişinin karakter ve kimliği genellikle arkadaşıyla uyuşur.
 
Armudun iyisini ayılar yerler: Toplumsal hayatta her şey denk değildir. Kişiler, bazen hak ettiklerinden daha iyi veya daha kötü şeylerle karşılaşabilir.
 
Armudun önü, kirazın sonu: Armut meyvesi, ilk çıktığı zaman, kiraz da mevsiminin son zamanlarında yenmelidir.
 
Armut dalının dibine düşer: İnsanlar, önce en yakınındaki kişilere yardımcı olur.
 
Arpa eken buğday biçmez: Gerçeğe önem vermeden hayal kuranlar, günün birinde düş kırıklığına uğrarlar.
 
Arpa unundan kadayıf olmaz: Kötü gereçlerle iyi bir iş yapılamaz.
 
Arpacıya borç eden ahırını tez satar: Borç ile yürütülen bir işin sonu iyi olmaz. Ondan hayır gelmez.
 
Arsız neden arlanır, çul da giyer sallanır: Yüz maskesi yırtılan kişi (arsız) hiçbir şeyden utanmaz. Çulu kıyafet olarak giyip ortalıkta gezebilir.
 
Arsızın yüzüne tükürmüşler, "yağmur yağıyor" demiş: Ne kadar ağır hakaret görse de utanma duygusundan yoksun kişi, olanı pişkinliğe vurup bunu iyi karşılar.
 
Arslan kocayınca sıçan deliği gözetir: Zamanında büyük işler başarmış kişiler, bu işler için zamanı geçince küçük şeylerle meşgul olurlar. Bu uğraşı yeterli görürler.
 
Arslan kükrerse atın ayağı kösteklenir: Güçlü kişilerin sözleri, güçsüzleri korkutur. Onları hareketsiz bırakır.
 
Arslan yatağından bellidir: Bir kimsenin durumu yatıp kalktığı evin temizliğinden, düzeninden anlaşılır.
 
Arşın malı kantar ile satılmaz: Nesneler, niteliklerine uygun aletlerle ölçülür. Her nesne aynı şeyle tartılmaz.
 
Âşığa Bağdat sorulmaz: Kişi bir şeyi elde etmek isterse bir şeye tutkuyla bağlanmışsa ona zorluklar ağır gelmez.
 
Aşığın gözü kördür: Aşka tutulan birine gönlünü kaptıran kimse sevgilinin kusurlarını görmez. Bu işte mantık aramaz.
 
Aşını, eşini, işini bil: Helâl kazanç elde et. Evleneceğin kişiyi, arkadaşını iyi seç. İşini hakkıyla yap.
 
At, adımına göre değil adamına göre yürür: İşlerde yönetici önemlidir. Bir işin sonucunu işi yapanın bilgisi, çabası belirler.
 
At arıklıkta yiğit gariplikte: At, en zayıf olduğu dönemde, yiğit ise garip düştüğü zaman en büyük sınavını verir.
 
At binenin kılıç kuşananın: Bir şey, o şeyi gereği gibi kullanmasını bilene daha çok yakışır.
 
At binicisini tanır: Emir altında iş görenler, kendisini yönetenin neler istediğini bilir; işini de ona göre yerine getirir.
 
At ölür meydan kalır, yiğit ölür nam (şan) kalır: Bütün canlılar er geç ölümü tadacaktır. Önemli olan henüz yaşarken insanlığa faydalı çalışmalarda bulunarak geriye iyi bir ad bırakmaktır.
 
At sahibine göre kişner: Emir altında çalışan kişi, tutumunu ya da çalışmasını yönetenin tavrına göre belirler.
 
At yedi günde, it yediği günde belli olur: Değerli kişiler zamanla gelişip kendini gösterir. Onları tanımak zaman gerektirir.
 
Ata eyer gerek, eyere er gerek: Bir işte hem donatım hem de yönetici iyi olursa verim alınır.
 
Ateş düştüğü yeri yakar: Bir felâket ya da üzücü olay gerçek anlamda yalnızca ilgili kimselere acı verir. Uzak kimselerin acıları kısa süre sonra biter.
 
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz: Bir durumun göstergesi belirtisinin görülmesiyle anlaşılır.
 
Ateşle barut bir yerde durmaz: Bir arada bulunmaları tehlikeli olan şeyler birbirinden uzak bir yerde tutulmalıdır.
 
Atı atasıyla, katırı anasıyla: Soyu belli olan kişiden zarar gelmez. Soyu belli olmayan kişiden ise korkulur.
 
Atılan ok geri dönmez: İyice düşünülüp taşınılmadan bir şey yapılmamalıdır. Acele ile bir iş yapıldığında dönüş mümkün olmayabilir.
 
Atın ölümü arpadan olsun: Bir şeyin uzun süre yokluğunu çeken kişiler, kendilerine zarar vereceğini bildiği halde onu kullanırlar.
 
Atın varken yol tanı, ağan varken el tanı: İmkânlar el verdiği müddetçe gezmek, dolaşmak, eş dostu ziyaret etmek gerekir.
 
Atına bakan ardına bakmaz: Dört dörtlük işini yapan kişiler, kötü durumlardan kendini kurtarır. Dönüp arkasına bakmaya gerek duymaz.
 
Atlar nallanırken kurbağa ayağını uzatmaz: Kişilere hakkettiklerine göre değer verilir. Değersiz birisine değerli biri gibi ilgi gösterilmesi beklenmemelidir.
 
Atlasa kıl yapışmaz: Dürüst, başarılı kimseler hakkında söylenen karalayıcı sözler, iftiralar kalıcı etki yapmaz.
 
Aş taşarsa çömcenin değeri kalmaz: Bir işin vakti geçti mi onu düzeltmek bazen mümkün olmayabilir.
 
Aş taşında kepçeye paha olmaz: Aslında önemsiz gibi görülen bazı şeyler istenmeyen bir durumu önlediği zaman oldukça değerli bir şey olur.
 
Aşı pişiren yağ olur, gelinin yüzü ağ olur: Bir işi yapan zorluklarla karşılaşır. Dolayısıyla bundan övünme payı çıkarmak da onun hakkıdır.
 
Âşık âlemi kör, dört yanını duvar sanır: Tutkun kimseler, kendilerini öyle kaptırırlar ki her davranışta bulunabilirler. Gözleri adeta dış âleme kapalı gibidir.
 
Aşını, eşini, işini bil: Kişi, iyi ve mutlu bir hayat yaşamak istiyorsa eşini, işini ve yiyeceğini seçerek almalıdır. Mutlu olmanın en önemli kriteri bu üç şeydir.
 
Aşk ağlatır, dert söyletir: Âşık olan kişinin yüreği yaralıdır. Dolayısıyla bu dert onu daima ağlatır.
 
Aşk olmayınca meşk olmaz: Kişi bir şeye karşı güçlü bir sevgi ve ilgi beslemezse bir sonuç elde etmez. 
 
Attan düşene yorgan döşek, eşekten düşene kazma kürek: Bir kişi attan düştüğü zaman bunu yaralanmakla geçirir. Eşekten döşenin ise kurtuluşu olmaz, ölür.
 
Ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz: Her kuş nasıl bir şekilde avlanabilirse kişinin başına da her zaman bir iş gelebilir.
 
Ava giden avlanır: Başkasına zarar vermek için yola çıkan kişi kendi yaşamını da tehlikeye atmış olur.
 
Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar: Kimi kadınlar vardır ki evi yaşanacak hâle getirir. Kimi kadınlar da davranışlarıyla ailenin düzenini alt üst ederler.
 
Ay ışığında ceviz silkilmez: Yetersiz koşullarda istenilen sonuç elde edilmez.
 
Ayağa değmedik taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz: İnsanoğlu hayatı boyunca çeşitli olaylarla karşılaşır, bazen felaketlerle karşılaşır bazen de mutlu olur.
 
Ayağını yorganına göre uzat: İnsan giderini gelirine uydurmalı, gelirinden daha fazlasını harcamamalıdır.
 
Ayar tilki art ayağından tutulur: Kurnazlığı meslek edinenler öyle bir zaman gelir ki bu kurnazlığı işe yaramaz ve kendini ele verir.
 
Ayı sevdiği yavrusunu hırpalar: Bir kişiyi hırpalamak sadece kötülük yapmak amacı taşımaz. Güven ve sevgi de hırpalanmayı beraberinde getirir.
 
Ayıyı fırına atmışlar, yavrusunun ayağını altına almış: Duygudan yoksun kişiler kendilerini kurtarmak için sevdiklerini tehlikeye atmaktan çekinmezler.
 
Ayrandan aşağı katık olmaz: Yapılacak bir işi kolaylaştırmak amacıyla yararlanılacak ucuz nesneler içerisinden öyle bir nesne seçilir ki daha ucuzu bulunmaz.
 
Az ateş çok odunu yakar: Çok küçük bir tehlike bazen önü alınamadığı için belaya neden olur.
 
Az olsun, öz olsun: Yapılan şeyin çok olmasından ziyade öz, nitelikli olması önemlidir.
 
Az söyle, çok dinle: Dinlemek, öğrenmenin güzel bir yoludur. Çok konuşan insanın hata yapma ihtimali de artar. İyi bir yazar ve konuşmacı her şeyden evvel iyi bir dinleyicidir.
 
Az tamah çok ziyan getirir: Elindekiyle yetinmeyen isteklerine kavuşmak için farklı farklı yollara başvuran bu tutumundan dolayı zarara uğrar. Bazen de bunlar elindekini de kaybederler.
 
Az veren candan çok veren maldan: Varlıklı olmayan kişiler az ama içten verirler bir şeyi. Çok verenler ise maldan verirler. Küçük armağan takdimlerinde dile getirilir.
 
Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz: Küçük şeylere sahip çıkamayan onların bir araya gelmesiyle oluşan çoğu da kaybetmiş sayılır.
 
Azıcık aşım, kaygısız (ağrısız) başım: Zengin olup her gün parayla kafayı meşgul eden bir hayat yaşamaktansa sade ve sakin bir hayat tercih edilmelidir.
 
Azıksız yola çıkanın iki gözü el torbasında kalır: Tedbirsiz iş yapan sürekli başkasına muhtaç olur.
 
Ayrıca bakınız


2 yorum: