Günlük (günce); Latincedeki "dies" (gün) sözcüğü ile "diarium" (günlük) sözünden gelir. Bir kişinin tarih belirterek günü gününe tuttuğu, günlük yaşamından kesitler sunduğu notlara günlük (günce) denir.
- Günlükler yazarın yaşamından izler taşır. Yazarın kişiliği, ruhsal yapısı ve düşünce yapısı günlüklere yansır.
- Günlükler, tüm gerçekliğiyle yaşamı yansıtan birer aynadır.
- Günlükler, mutlaka olayları yaşayan kişiler tarafından kaleme alınır.
- Günlükler, yazıldıkları devrin önemli olaylarına ilişkin tarihsel belgeler olarak da öne çıkar. Özellikle biyografi, tarih ve anı için birer belge niteliğindedir.
- Günlükler, içten, doğal, samimi bir üslupla kaleme alınır.
- Birinci kişi ağzından anlatımla yazılan kısa ve özlü yazılardır.
- Günlük (günce) türünde kullanılan dil, konuşma diline yakın bir dildir.
- Günlükler, hangi amaçla yazılırsa yazılsın mutlaka bir kurguya sahipler.
- Günlükler, her şeyin tüm içtenliğiyle anlatıldığı özel günlük de denilen içe dönük günlükler ve yayımlanmak amacıyla yazıldığı için yazarın kendini değil çevresini anlattığı dışa dönük günlükler olmak üzere ikiye ayrılır.
- Günlükler, ilk çıkış zamanlarında edebi içerikten ve duygudan yoksun, sadece kamu kurumlarında bazı bilgilerin unutulmaması için tutulmuştur.
- Günlükler; 19. yüzyılda romantizm akımının etkisiyle yazarların iç dünyasındaki yoğun duygulara tercüman olmaya başlar.
- Tarihte günlük türünü ilk defa Romalılar kullanmıştır.
Günlük Çeşitleri
1. İçe Dönük Günlükler: Yazarın
içinde bulunduğu koşullardan hoşnut olmadığı ve sürekli yakındığı günlüklerdir. Duygu yoğunluğunun ön planda olduğu bu günlük türünde yazar, bir şekilde kendi kendisiyle konuşur. Dünya edebiyatında Stendhal ve Puşkin'in
günlükleri bu türdendir. Türk edebiyatında Nurullah Ataç bu türde başarılı örnekler vermiştir.
2. Dışa
Dönük Günlükler: Birer belge niteliğindeki bu günlüklerde yazar; dönemin
sanat, siyaset ve edebiyat adamları ile olaylarını kaleme alır. Yazar, anlatımda öyküleme tekniğinden yararlanır. Dünya edebiyatında Paul Gaugin'in
Markiz adalarında yazdığı günlük ile Türk edebiyatında Tomris Uyar'ın
günlükleri dışa dönük günlüklere güzel birer örnek oluşturur.
Dünya Edebiyatında Günlük
Dünya edebiyatında günlük türü çok eskilere dayanır. Doğu
toplumlarına oranla günlük türü Batı'da daha fazla gelişme göstermiştir. İlk
günlükleri Romalıların yazdıkları bilinir. Rönesans akımının sonlarına doğru
günlükler edebi nitelikler kazanmaya başlar. 1800'lü yıllarda Fanny Burney'in
birçok olaya kendi duygusallığını da eklemesiyle oluşturduğu günlük İngiliz
edebiyatında önemli bir yer tutar.
19. yüzyılda romantizm akımının etkisiyle günlükler
hem nicelik olarak çoğalır hem de yazarların iç dünyalarını yoğun duygularla
yansıtmasını beraberinde getirir. Böylece edebi niteliği ön planda olan
günlükler yazılmaya başlanır. 20. yüzyılda edebiyat günlükleri Batı'da
yaygınlaşır.
Dünya edebiyatında Andre Gide'nin "Kalpazanlar", Thomas Man'ın "Doktor Faustas" eserleri günlük türünde yazılmış başarılı yapıtlar olarak göze çarpar. Julien Green, Max Frisch, Stefan Zweig gibi yazarlar, Dünya edebiyatına günlük türünün seçkin örneklerini bırakırlar.
Türk Edebiyatında Günlük
Edebiyat
tarihimizde Divan Edebiyatı'nda
tutulan "Ruzname" isimli savaş notları ile Evliya Çelebi'nin ünlü eseri olan "Seyahatname"si
tam bir günlük niteliği taşımasalar da edebiyat tarihimizin ilk günlük
örnekleri sayılır.
Batı edebiyatındaki günlüklere benzer günlüklerin Türk
edebiyatında yer alması Tanzimat Dönemi'ne rastlar. Tanzimat Dönemi'nde günlüklere "ruzname" adı verilirdi. Direktör Ali Bey'in "Seyahat
Jurnali" isimli eseri Türk edebiyatında
Batılı anlamda yazılan ilk günlük örneğidir. Nigâr Hanım'ın "Hayatımın Hikâyesi" de ilk günlüklerimiz arasında yer alır.
Günlük türünde Türk edebiyatında öne çıkan en önemli yazar şüphesiz Nurullah Ataç'tır. Nurullah Ataç'ın bir gazetede günlük yazılarının çıkmasıyla günlük türü büyük önem kazanır. Nurullah Ataç, yazılarının başlığını "Günce" olarak koyar ve bu deyişi edebiyat tarihimize kazandırır. Oğuz Atay ve Cemal Süreya da günlük türünde önemli kişilerdir.
Türk edebiyatında önemli günlükler ve yazarları:
Nurullah Ataç: Günce, Gazi Günlüğü, Uçuş Günlüğü,
Avusturya Günlüğü
Oktay Akbal: Geçmişin Kuşları, Anılarda Görmek, Yeryüzü
Korkusu
Salah Birsel: Günlük, Kuşları Örtünmek, Bay sessizlik, Aynalar
Günlüğü, Nezleli Karga, Yaşlılık Günlüğü
Ömer Seyfettin: Ruzname
Falih Rıfkı Atay: Yolculuk Defteri
Refik Ahmet Altınay: Kafkas Yollarında
Tomris Uyar: Sesler, Gündökümü, Günlerin Tortusu, Yüzler, Sokaklar
Oğuz Atay: Günlük
Cemal Süreya: Günler
Nihat Erim: Günlükler
Fevzi Çakmak: Mareşal ve Günlükleri
Hilmi Yavuz: Geçmiş
Yaz Defterleri
Cahit
Zarifoğlu: Yaşamak
İlhan Berk: El Yazılarına Vuruyor
Güneş
Adalet Ağaoğlu: Damla
Damla Günler
Oktay Akbal:
Anılarda Görmek, Geçmişin Kuşları ve Yeryüzü Korkusu
Günlük (Günce)
ile Anı (Hatıra) Farkı
Günlük ile anı türünün farkını Andre Gide "Günlüğün anıdan tek farkı, günü gününe tutulmuş
olmasıdır." sözüyle dile getirir. Anı da günlük de kişilerin başından
geçen gerçek yaşantının ürünleridir. Anı yaşandıktan sonra kaleme alınır;
günlük ise adından anlaşıldığı üzere günü gününe yani yaşanırken kaleme alınan
bir türdür. Dolayısıyla anı geçmişle ilgiliyken; günlük, içinde yaşanılan zamana yöneliktir. Anılar, öznel nitelikler içerse de daha somut ve nesnel
özellik taşır. Günlükte ise öznellik ön plandadır. Önemli bir fark da günlük (günce) türünün anı (hatıra) türüne göre daha kısa
olmasıdır.
Günlük (Günce) ile İlgili
Örnekler
Örnek 1
GÜNCE (11 Mayıs 1957)
Bugün üçüncü gündür
yatıyorum, üşütmüşüm, sayrılandım (hastalanmak) onun için. Çok sıkılıyorum.
Oysa ben yatmağı severim, günün uzun bir bölümünü yatakta geçiririm, yazılarımın çoğunu yatakta yazarım. Gücün yatmak gereğince dayanamıyorum, kalkmak, dolaşmak
geliyor, içimden. Galib’in üycüğünü (beyit) söylüyorum kendi kendime: "Ab-ı
hayat-ı sohbet-i ahbaptan cüda / Mahileriz kilücee-i deryaya hasretiz" Bu
üycüğü andım da usuma geldi. Geçenlerde alığın aruzla yazılmış şiirleri sevmezsiniz,
değil mi?" gibi bir söz söyledi. Söyleyişinden belliydi, o yırları yalnız sevmediğim
değil, bilmediğim kanısındaydı. Gençlerimizin çoğu böyle beylik düşüncelerle
yetindikleri için alık oluyor. Beylik düşünceler onları alıklığa, alıklık da
beylik düşüncelere götürüyor. Sayrılar evine (hastane) düştüm. Bu kez önemliye
benziyor. Öldürür mü, öldürmez mi? Orasına bilemem ya. İstanbul'a gidecektim,
sağınlar (hekimler) bırakmıyor. Bir süre yazı yazamayacağım. Ben de
yazamayacağım Kavaf oğlu da yazamayacak. Ayrılamaz benim yanımdan. Kim bilir?
Ola ki son yazdığım çizeklerdir bunlar. Öyleyse ne yapalım? Bunca yıl yaşadım,
yeter bana.
Nurullah Ataç
Örnek 2
543. Gün
Milliyet Sanat'a uğradım. Fethi Naci Eleştiri
Günlüğü'nü yollamış. TV'de, sekiz otuz haberlerinde, birden Edip Cansever'in
ölüm haberi verildi. Bu haber inanılmaz ölçüde sarstı beni. Rastlanmadık bir
biçimde ve yüksek sesle ağlamaya başladım. Oğlum fazla kaygılanmış, gelip
avutucu şeyler söyledi. Turgut'ta bunca sarsılmamıştım. Üst üste gelişte bir
şey var belki. Otuz yıllık arkadaşımdı. Yalnız sanat serüvenimizi değil haya
serüvenimiz de iç içe durumlar yaşamıştır.
Cemal Süreya
Örnek 3
Hayatımın Hikâyesi
31.10.1917
İleride, bu satırlar bir kimsenin gözüne değerse, defterin güzelliğine şaşılmasın!
Onu, bugün, Mahmutpaşa'da satın aldım, ama az kaldı canım pahasına. Aman
Yarabbi! İstanbul'umuza böyle ne oldu? Kalabalıktan tramvaylara girmek kabil
değil ki! Toptan gülle çıkar gibi zorla bir vagona attım. Bu, tramvaya girmek
değil, ezilmek, üst baş parçalamak… Ne oldu halkımıza Yarabbi? Bu her yeri
dolduran kifayetsiz, kaba, kötü dilli insan kalabalığı nereden geldi? Evde
yalnızlığıma, sokakta bu kalabalığa dayanamıyorum, ağlayacak hale geliyorum.
İşte böyle, avunmak için, avare bir kuş gibi çırpınıyorum. Şu defterle de
dertleşmesem çıldıracağım. 8.2.1918 Dün Naciye Sultan'a telefon edip "Pek
göreceğim geldiyse de vasıta bulunmadığı için mehcur kaldığımı" söylemiştim.
Lütfen araba gönderdi. Havanın şiddetine rağmen pek rahat gittim. Beşe kadar birlikte
vakit geçirdik, çay içtik. Sultan Efendi pek ziyade iltifat etti, -Bu harb ne
zaman bitecek? diye benden sordu. Halimiz ne olacak Yarabbi? Acıklı insanlık
daha ne zamana kadar böyle inleyecek?
Nigar Hanım
Ayrıca bakınız
Ayrıca bakınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme